Tarih: Ocak 02, 2010 Yazar: Yorum: 0 yorum

Soluk Mavi Nokta - Carl Sagan- Hayatın hiçlik ve varlık noktası


"Elmalı turta yapmak için, önce evreni icat etmeniz gerekir."
Carl Sagan 



Herkes onu gökbilimci olarak tanır. Wiki’ de astrobiyolojinin kurucusu olduğu yazıyor. Aynı zamanda Dünya Dışı Akıllı Varlık araştırmacısı olduğu da yazılı.
Mesaj romanının filminin defalarca izlemiştim. Halen daha televizyonda denk geldiğinde izliyorum.
Ancak ben yıllar önce onun Cosmos adlı bir belgeselinin küçük bir bölümünü izledikten sonra, Carl Sagan’ ın sadece gökbilimci olarak adlandırılmasının doğru olmadığını düşünmüştüm. İnsanlık üzerine verdiği mesajlar ve yaptığı yorumlar beni çok etkilemişti. Youtube’ da izlediğim bir çok videoda bilimi insanlar için görselleştirdiğini, anlaşılması zor olan şeyleri basit ifadelerle anlatarak, gurulara taş çıkarır hayat ve tekamül dersleri verdiğini gördüm.
İnsanlar uzayı, bilimi, merakı onun sayesinde keşfetmiş ve sevmiş olabilirler ama benim ondan aldığım mesajlar çok daha farklıydı. Aşağıdaki fotoğraf, “Pale Blue Dot” (Soluk Mavi Nokta) olarak adlandırılan, 1977 yılında fırlatılan Voyager 1 uzay aracının tam 13 yıl sonra 1990 yılında, dünyaya yaklaşık 60.000.000.000 km uzaklıktan çektiği videonun basında görülen fotoğrafıdır. Carl Sagan bu fotoğraf üzerine, dünya’nın insanlık için önemine dair bir kitap yazmıştır. Mavi Soluk Nokta. Bu kitaptan bir bölümü aşağıdaki videoda kendi sesiyle okumuştur.



Küçücük Soluk Mavi Nokta’ dan ilham alarak söyledikleri, dünyanın ve yaşamın özetidir. İnsanlığın özetidir. Farkındalığın başlangıcıdır.




“Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her “yüce önder”, her aziz ve günahkâr onun üzerinde – bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.
Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı.
Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok.”
Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.
Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor, ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza.“

Carl Sagan benim için, bana geçmişten bugüne ve bugünden geleceğe bir insanoğlu çizelgesi oluşturup, bu çizelgenin üzerinde bütün tarihsel yaşanmış olayları işaretleyip, evet bunlar sadece dünya için ama sadece küçücük nokta kadar olan bu dünya için, cosmosda bunun gibi milyonlarca gezegen var, “neyi paylaşamıyoruz.” diyen insandır.

Bu soluk mavi nokta ise benim için "Hayatın hiçlik ve varlık noktasıdır."


Tamamını oku
Tarih: Aralık 17, 2009 Yazar: Adsız Yorum: 0 yorum

Değirmenlere karşı yitik bir ben

Okur yazarlığı hep tartışırız değil mi?
Aslında yazarlık kısmı hiç yok, okur kısmı ise şüphelidir bizde.
Önce "yazar"lık için bir iki söz söyleyeyim.

Bloglar biraz olsun yazarlık hevesi olanlarımızın deneyim alanı oldu. Günlük tuttuk, gezilerimizi yazdık, yemek tariflerimizi paylaştık, öyle ya da böyle, bir şeyler yazdık. Hatta bazılarımız bu deneyimini daha ileri mecralara bile taşıdı. Kitap yazdı.


Yazmak güzeldir.
Okumak bize ne yapıyorsa yazmak daha fazlasını yapar.
Yazmak deyince herkes yazar olmaktan, şair olmaktan, kitaplar, romanlar yazmaktan bahsettiğimi düşünmesin.
İnsan önce kendisi için yazmalı.
Okumak ise işin en kolayı...Var olanı almak.

Okur yazarlığın "okur" kısmına geri dönelim. Çünkü...

Son günlerde "okur" kavramı da tartışılır oldu. Kaliteli okur, nitelikli okur, sıradan okur gibi tanımlamalar yapılmaya başlandı.

Ben de bu tartışmanın içinde kendime sordum. Nasıl bir "okur" 'um diye..

Bizde adettir bir olayı anlatmaya evveli zamanından başlarız.

İlkokuldayken Kemalettin Tuğcu okuyacaksın dediler. Okudum. Okumaktan nefret ettim. Hayat hep bu kadar mı acıklı olur. Ömer, arkadaşları sokakta oynarken, evde pencere kenarından hep arkadaşlarına mı bakar?

Ortaokul ve Lise yıllarımda klasikleri okuyacaksın dediler. Çok ağır geldi be. Bence o yaş için hiç uygun değildi. Yine okumaktan nefret ettim.

Üniversite yıllarımda ise istediğimi okudum. İşte o zaman istenileni değil istediğimi okuduğum için okur oldum. Okumayı sevmiştim ama geç kalmıştım.

Şimdilerde ise hem istenileni hem de istediğimi okuyorum. Orta karar bir yoldayım yani...

Geçenlerde Stephen Hawking' in bir kitabı elime geçti. "Ceviz Kabuğundaki Evren"



Önsözü' nden bir alıntı yaptım aşağıya, okuyun sonra söyleyeceklerim var.

"Zamanın Kısa Tarihi (A Brief History Of Time) adlı popüler kitabımın böyle bir başarı kazanmasını beklemiyordum. Kitabım Londra "Sunday Times" gazetesinin en iyi satan kitaplar listesinde dört yıldan fazla kaldı, şimdiye kadar hiç bir kitap bu listede bu kadar uzun bir süre kalmamıştı,üstelik bu durum, kolay anlaşılmayan, bilimsel bir kitap için oldukça dikkat çekiciydi. İnsanlar, bunun ardından, ne zaman bir devam kitabı yazacağım sorup durdu."
Stephen Hawking
İngiltere' deki arkadaşlara bak. Bilimsel içerikli bir kitabı dört yıl en iyi satanlar listesinden indirmemişler. Alıp alıp okumuşlar. Vay be. Bu önsözü okuduktan sonra, "okur"luk kavramı üzerine daha fazla birşey söylenemez herhalde. Söyleyeceklerim var dedim ya, yuttum gitti.

Önder Güngör

Tamamını oku
Tarih: Mart 17, 2008 Yazar: Adsız Yorum: 0 yorum

Beklemeyi sevdim




Biz ikna olmuş fizikçiler için geçmiş, günümüz ve gelecek arasındaki fark yalnızca ısrarlı bir yanılsamadan ibarettir.

Albert Einstein


Einstein, Charlie Chaplin'le ilk kez tanıştığı partide ona der ki: "Sanatınız hakkında en takdir ettiğim şey evrenselliği. Tek kelime etmiyorsunuz ama herkes sizi anlıyor." Şarlo bu, altta kalır mı: "Sizinki daha da iyi: tüm dünya takdir ediyor hem de hiçbir şey anlamadan..."
Tamamını oku