Tarih: Ekim 05, 2021 Yazar: Yorum: 1 yorum

Sensin o psişik.

 



Evet, psişik olmak diye bir şey vardır. Sen öylesin ve herkes öyle. Psişik yeteneği olmayan kimse yoktur, bu yeteneği kullanmayan insanlar vardır. Psişik yetenek dediğiniz şey, altıncı duyunuzu kullanmaktan başka bir şey değil.

Tanrı ile Sohbet / Neale Donald Walsch
Tamamını oku
Tarih: Ekim 04, 2021 Yazar: Yorum: 1 yorum

Delirdik mi ne?

 



Bir kadın akıl hastanesinde gezerken bahçede 100 tane akıl hastası için sadece 3 koruma görevlisi olduğunu görünce hayretle görevliye sorar:
-"Bu kadar çok delinin size saldırıp, zarar vermesinden, kaçmasından korkmuyor musunuz?"
Koruma görevlileri net bir cevap verirler:
-"Hayır, çünkü deliler birlikte hareket etmez."
Tamamını oku
Tarih: Ekim 03, 2021 Yazar: Yorum: 1 yorum

Gittiğin her yerde benimlesin(*)

 


(*) Gittiğin her yerde benimlesin - Şebnem Ferah - Hoşçakal şarkı sözünden alıntıdır.

Siz endişeli, sıkıntılı, huzursuzken ya da kafanız karışıkken, bedenin içinden daha çok dışında prana vardır.. Kendinizi iyi hissetmediğinizde, prana' nın kalitesi ve bedenin içindeki yoğunluğu azalmıştır. Bedende çok az prana' nın bulunması sıkışıp kalma ya da kısıtlanma hissi olarak ifade edilebilir. O ayrıca herhangi bir şey yapma dürtüsünden, isteğinden yoksunluk olarak da ortaya çıkabilir; siz cansız ve ilgisizsinizdir, hatta depresyondasınızdır. Bedende prana yokken fiziksel hastalıklara yakalanabilirsiniz. Yoga Sutra, nefesteki düzensizliklerin çok farklı formlar alabileceğinden söz eder. Öte yandan, ne kadar dingin ve dengeliysek, prana' mız bedenimizin dışında o kadar az dağılır. Ve eğer tüm prana bedenimizin içindeyse, hastalıklara yakalanmayız.
İyileştiren Nefes / Luis S.R.Vas


Tamamını oku
Tarih: Ekim 03, 2021 Yazar: Yorum: 0 yorum

Üç kez yineliyorsanız!

 


Söylediğiniz sözcükleri dinlemek için kendinize zaman ayırın. Eğer bir sözcüğü üç kez yineliyorsanız bunu bir kenara not edin. Bu sözcük artık sizin için bir kalıp niteliği kazanmıştır. Haftanın sonunda da oluşturduğunuz listeyi inceleyin, kullandığınız sözcüklerin sizin deneyimlerinizle nasıl uyuştuğunu görüp şaşıracaksınız.

Louis L. Hay / Düşünce Gücüyle Tedavi
Tamamını oku
Tarih: Ekim 01, 2021 Yazar: Yorum: 1 yorum

Fotoğraflar

 Denen, parmağındaki yüzüğü diğer elinin parmaklarıyla döndürüyordu. Bu onun tikiydi. Yolda yürürken bile, ellerini vücudunun önüne getiriyor, sürekli yüzüğüyle oynuyordu.

Takıntılı adamdı. Hemen hemen her konuda bir takıntısı vardı.

Şimdi Bahçeli 7.Cadde'de bir kafede oturmuş yoldan geçenlere bakarak yine aynı hareketi yapıyordu.
Bardağından bir yudum daha çay içtikten sonra omzuna çapraz astığı çantasından rastgele bir kitap çıkardı.
Son zamanlardaki en önemli takıntısı kitapları ve başka insanların hayatlarında yarattığı etkilerdir. Çantasında en az beş altı kitabı olmadan asla dışarı çıkmazdı. İlk başlarda bir, iki derken son bir yıldır yanında beş kitaptan daha az kitap taşımaz hale gelmişti. Her gün çıkarken çantasını kontrol eder, eğer eksik kitabı varsa odalarda ayakkabılarıyla dolaşır, panik halde aradığını bulur ve aceleyle çantasına tıkıştırırdı. Onlar yanındayken kendisini daha güçlü hissediyordu. Onlar en önemli yardımcılarıydı.
Çok önemli bir karar arifesindeydi. Geçen ay evinde büyük bir temizlik yapmış, depo olarak kullandığı küçük tuvaletindeki eşyaları atmıştı. Bu eşyalar arasında küçük bir koli bulmuştu. Her taşındığında onu da taşımış ama hiç içine açıp bakmamıştı. Koliyi açtığında, içinde bir kaç adet eskiden kullandığı ama niçin atmadığını bilmediği eski cüzdanlarını, eski kimlik kartlarını ve öğrenciliğinden kalma bir sürü fotoğrafını bulmuştu. Bu fotoğrafların bazılarını sanki ilk kez görüyordu. Tamamı üniversite yıllarında çekilmiş iki yüzden fazla fotoğraf vardı. Hepsine saatlerce bakmış içlerinden tam seksen iki tanesini bir kenara ayırmıştı. Bu fotoğraflar iki hafta boyunca salondaki yemek masasının bir köşesinde öylece durmuştu. Geçen hafta bunları yanına almış, bir kargo şirketinde tam göndermek üzereyken vazgeçip çantasına koymuştu.
Tekrar bir yudum çay içtikten sonra, masanın üstündeki kargo poşetini eline aldı. Bir haftadır yanında taşıyordu. Bir kaç kez tersini düzünü çevirip tekrar masanın üzerine bıraktı. Az önce çıkardığı kitaptan rastgele bir sayfa açtı. Denen' in en önemli alışkanlıklarında biri de buydu. Önemli bir karar vermek üzereyken yanındaki kitaplardan birini alır rastgele bir sayfa açar ve orada vereceği karar için ipuçları arardı. En önemli takıntılarından biri de herkesin içinde olan fakat tanımlayamadığı paralel yaşantıları bir türlü kafasından atamazdı. Denen' e göre bir çok insan bu inanca sahipti ama onu tanımlamayı bilmiyordu. Bu düşünceler onda hastalık boyutunu almıştı. Yaptığı her harekette kendisinin ve başkalarının yaşantısında nasıl değişiklikler yaratabileceğini aklından hiç çıkaramıyordu.
Bardağından bir yudum daha çay içtikten sonra, eğer bir bardak daha çay içersem hayatımda ne gibi değişiklik oluşur, bana çayı dolduran kişiden, çayı getiren garsona, hatta bardağı yıkayan komiye kadar herkesin yaşantısında nasıl bir değişiklik yaratırım düşüncesiyle garson kıza başka bir şey istemediğini söyledi. Başka bir karma yarattı. Onu da biliyordu.
Şu andaki en büyük düşüncesi ise, bu paketi gönderirse, fotoğrafları bakan kişinin hayatında ne gibi bir değişiklik yaratacağı endişesiydi. Çünkü hayat akışı normal bir şekilde devam eden kişilerin hayatında bu fotoğrafları göndermekle dışarıdan bir müdahale yapacaktı.
Fotoğraflar üniversitedeki ev arkadaşına aitti. Mezuniyetinin birinci yılında trafik kazasında ölmüştü. Bu fotoğrafları ailesine göndererek onların hayatında bir değişiklik yaratacağından korkuyordu. Hayat döngülerinde normal olmayan bir sıçrama yaratacağı endişesini taşıyordu. Karmalarını değiştirecekti.
Kitaptan rastgele açmış olduğu  sayfaya baktı.
"Otobüs çok kalabalıktı. Nefes almak neredeyse imkansızdı. Daha önce bu caddeyi beş dakikada geçer giderlerdi, Ancak yarım saattir bir durak gidememişlerdi. Kadın havalandırmak amacıyla açık tutulan kapıdan, diğer yolcuların arasından sıyrılarak kendisini dışarıya atmayı başardı. İner inmez az önceki hengameden kurtulduğuna sevinip, ilk sokağa döndü. Dar sokağın her iki tarafında kaldırımlar üzerinde masalar bulunuyordu. Birine oturdu. Gelen garsona kırmızı şarap getirmesini söyledi. Nefesi yavaşlamış, derinleşmişti. Sanki ağzından aldığı nefes önce ayak parmaklarına, oradan da saçlarına kadar gidip yeniden burnunda çıkıyordu. Rahatladığında yada doğru kararlar verdiğini düşündüğü her zaman bu duyguyu yaşardı. Hiç istemediği bir kişiyle buluşmak için otobüse binmiş, ite kakışa saatlerce trafikte beklemiş ve en sonunda kendisini şarap içerken bu dar sokakta bulmuştu. Ama şimdi yüzü gülüyordu. Doğru yerdeydi."
Denen, hesabı ödeyip, yerinden kalktı. Dışarı çıkıp, sokaktaki çöp kutusuna elindeki paketi attı.
Yüzü gülüyordu.


Önder Güngör/ 2016 yılından kalma bir hikayem. Gerçektir.
Tamamını oku
Tarih: Eylül 30, 2021 Yazar: Yorum: 1 yorum

Hayat bizi kandırma!

Hayat bizi kandırma!

 

Sahiden bunları yapabilmek mümkün müydü? Yoksa bir hayal dünyası mıydı.? Yoksa her şey bir rastlantıdan mı ibaretti?
Ya da dedikleri gibi bitmiş yaşanmış bir hayatı yeniden mi yaşıyorduk. Olacaklar önceden belirlenmiş miydi? Biz sadece sabah oynanmış bir maçın tekrarını akşam televizyonda izler gibi mi yaşıyorduk hayatımızı? Bu yazdıklarımı aslında çok önce mi yazmıştım?
Ya da milyonlarca tercih hakkımdan birini kullanmış bunları yazarken ben, başka bir ben diğer tercihini mi yaşıyordu? Ne kadara bölünmüştü yol. Kaç milyar taneydi? Ya da her biri başka bir birey miydi benden kopup giden. Benden bir şey kopup gitmesin diye yol ağzında tercih yapmamalı mıydım?
Peki her şey benim tercihimse al şimdi değiştirdim dediğimde niye değişmiyordu hiçbir şey. Kontrat mı istiyordu benden hayat. İmza mı atmalıydım alnıma?
Derin bir nefes aldığımda dünyadaki bütün havayı niye çekemiyordum? Niye duruyordu nefes? Niye sınırlanmıştı her şey.
Ya diğer insanlar. Eğer onlar benim tercihimse elimi şaklattığımdan niye “puff” diye yok olmuyorlardı? Ya da sen git dediğimde o niye halen daha orada duruyordu. Üstelik daha da burnumun dibinde bitiyordu.
Peki her şey için zaman gerekliyse, bazı şeyleri zamana bırakmam gerekiyorsa, peki o şeyler niye aniden oluyordu? Pat diye.
Bazıları günlerce hayalini kurarken dünya nasıl oluyordu da bazılarının ayakları altında oluyordu? Onlar daha mı hayalciydi?
Ya kuantuma ne demeli? Yoksa o da mı kandırıyordu bizi?

Yoksa bu hayatta, kanıyor muyduk? Bilmiyor muyduk?

Önder Güngör/ Ankara / 29 Ocak 2017 de yazmıştım.
Tamamını oku
Tarih: Eylül 29, 2021 Yazar: Yorum: 1 yorum

Bir yazar olarak para kazanamayacağımı anlamıştım.



Paul Zollo: Neden şiir ve romandan şarkı yazarlığına geçtiniz?

Leonard Cohen: Hiçbir zaman aralarında bir fark görmedim. Bir şair ve romancı olarak para kazanamayacağımı anlamıştım. Ancak ekonomik bir problemi çözmek için bir şarkı yazarı veya şarkıcı olmak, çılgınlığın doruk noktasıdır, özellikle de 30' lu yaşların başında. Bu nedenle, bunu niye yaptığımı bilmiyorum. Sadece akışa göre hareket ediyorum.
Tek bildiğim çok iyi bir roman olduğunu düşündüğüm Görkemli Kaybedenler' i yazdığım. Roman , çok önemli bir çalışma olarak görüldü, edebiyat eleştirmenleri tarafından beğenildi. Belki iyi, belki değil, km bilir. Ama ben yeterliydim. Gel gör ki faturalarımı ödeyemiyordum. Kitap sadece 2 bin kopya satmıştı. Yani başka  bir romana başlamak çılgınlık olurdu.

Paul Zollo Röportaj/Şubat 1992. Bir Leonard Cohen Kitabı
Tamamını oku
Tarih: Eylül 28, 2021 Yazar: Yorum: 1 yorum

Gerçeğin çölüne hoşgeldin.

 


Bu aralar Matrix Resurrections' ının fragmanları dolaşıyor. netflix'te gelecek aylarda yayımlanacakmış.

Efsaneyi hatırlayalım mı?



Neo: Bu gerçek değil mi?

Morpheus: "Gerçek" nedir? Gerçeği" nasıl tanımlarsın? Eğer, hissedebildiğin.....koklayıp, tadıp, görebildiğin şeylerden söz ediyorsan "gerçek", beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır. Bu, bildiğin dünya. 20. yüzyılın sonundaki dünya. Şu anda sadece beyin etkileşimli bir simülasyonun parçası. Buna Matrix diyoruz. Bir hayal dünyasında yaşıyordun. Bu, bugünkü haliyle gerçek dünya.
Gerçeğin çölüne hoş geldin."
Tamamını oku
Tarih: Eylül 27, 2021 Yazar: Yorum: 0 yorum

Aptal, öğrenci, uykulu, akıllı - Çin Atasözü


Bir Çin Atasözü der ki;

Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen bir aptaldır. Ondan sakının.
Bilmeyen ve bilmediğini bilen bir öğrencidir. Ona öğretin.
Bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır. Onu uyandırın.
Bilen ve bildiğini bilen akıllıdır. Onu izleyin.

Tamamını oku
Tarih: Eylül 26, 2021 Yazar: Yorum: 0 yorum

4L - 4 Latas

Netflix' te Biking Border' ı izledikten sonra öneri şeklinde gördüğüm ve izlediğim film.





Bir yol filmi. Ya da yol filmine benzetilmeye çalışılmış, Kadrosunda ünlü yıldızları koyarak iş yapmaya çalışan basit bir film.

Ölüm döşeğindeki arkadaşlarını ziyarete giden iki arkadaş, hasta arkadaşlarının kızını da ikna ederek gençliklerinde yaptıkları gibi Afrika çöllerinde Reanult 4L kullanarak yolculuk yapıyorlar.

Beğenmedim.


Tamamını oku
Tarih: Eylül 26, 2021 Yazar: Yorum: 1 yorum

İhtiyaçlar Kitabı (İhtiyaçlar Değişir)

 



Büyük bir iç sıkıntısıyla uykusundan uyandı. Atletle yattığı halde sırılsıklam ter içindeydi. Yatağında doğruldu ve atletini çıkardı. Nefesi hızlıydı. Karnı bir iniyor bir çıkıyordu. Gördüğü rüyayı hatırlamaya çalıştı ama hatırlayamadı.
Dünkü yaşadığı olayların sıkıntısını hala üzerinden atamamıştı.
Hemen komidinin üzerindeki kitabına uzandı.
Kitabın beyaz bir kabı vardı. Siyah büyük harflerle adı yazılıydı. "İHTİYAÇLAR KİTABI". Başlığın altında küçük harflerle "İhtiyaçlar değişir." yazılıydı.
Kitabın kırkıncı sayfasını açtı. Her ihtiyaç duyduğunda, kırkıncı sayfayı okurdu.
"Bir şey yok. Hayata devam..."
Kitabı kapattı ve yerine koydu.
Odadan çıktı.
Bir daha ihtiyaç duyduğunda yine kitabın kırkıncı sayfasına bakacaktı. Daha önce binlerce kez bakmıştı ve her baktığında kırkıncı sayfada başka bir şey yazıyordu.


Önder Güngör/ 2009 yılında yazmıştım./
Tamamını oku
Tarih: Eylül 25, 2021 Yazar: Yorum: 1 yorum

İçimizdeki Şaman / Nil Gün

 

Foça 2009 / Önder Güngör


Küçük bir alıntı,

"Bazen yaşananları düşündükçe uyku uyuyamaz ya da çok uyur, yemek yiyemez ya da çok yer, kabuslar görebilir, vücudumuzda hayali ağrılar yaratabiliriz. Aslında tüm bunlar orijinal korku yaratan olguyla bağlantımızı tamamlamak ve özgürleşmek içindir. Kabuslar bu deneyimden öğrenmemiz gereken ve kaçırdığımız bazı verileri bize sunmak içindir. Kabusları bilinçlice aşmak için uyanık halde olayı hayalimizde yeniden yaşamak gerekir. Bilinçle yaşanan bir olaya bilinçaltı artık müdahale etmez."

Nil Gün

Tamamını oku
Tarih: Eylül 19, 2021 Yazar: Yorum: 0 yorum

Kimyasal dinlenme

 

Tatili iple çekeriz. 
Tatile gideriz. 

Bir süre sonra eve dönüp dinlenmek isteriz. Çünkü yorulmuşuzdur.

Bedenen değil. 

Zihnen.
Eve gidip kabuğumuza çekilmek isteriz.

Küçük bir alıntı:

"Düzenliliğin sağlığın ilk adımı olduğunu söyleyen Hipokrat idi. O, birçok çağdaş şifacının da inandığı gibi, ikinci adımın dinlenme olduğuna inanırdı; sadece fiziksel dinlenme değil faka daha da önemli sayılan kimyasal dinlenme. Ancak onun tavsiye ettiği kimyasal dinlenme, bedeni yiyip içmekten alıkoyarak, onun kendi kendini arıtmasına ve içinde birikmiş artık nesneleri atmasına izin vermekti."

Ruhsal Şifa Teknikleri / Keith Sherwood


Tamamını oku
Tarih: Eylül 18, 2021 Yazar: Yorum: 1 yorum

İstersen vur yerden yere

 

Bilmeniz gereken en önemli şey, iyi şeyler düşünürken insanın kendisinin kötü hissetmesinin imkansız olduğu. Bunun aksi, duygularınızın nedeninin düşünceleriniz olduğunu belirten yasaya aykırı düşer. Kendinizi kötü hissediyorsanız, aklınızdan size kendinizi kötü hissettiren düşünceler geçiriyorsunuz demektir.

S E C R E T / Rhonda Byrne
Tamamını oku
Tarih: Eylül 11, 2021 Yazar: Yorum: 0 yorum

Expedition Happiness

 


Expedition Happiness

Bir gezi belgeseli. Netflix öyle diyor. Ben pek kafamda bir yere oturtamadım. Gezi mi? Evet. Belgesel mi? Ehh.. Gezi sırasında çekilmiş doğa görüntüleri var, manzara görüntüleri var, ayı görüntüleri var ama kumandanın düğmesine bassam BBC Earth, National Geograghic, Love Nature vb.. tüm kanallarda bu görüntülerin yüzlerce kat daha kalitesi ve bilgi yüklüsünü izleyebilirim.

Özetle;

İki Alman sevgili, Amerika’da bir öğrenci servisi otobüsünü internetten alıyorlar ve New York’a gidiyorlar. Yanlarında köpekleri de var. Rudi. Orada 90 gün boyunca bu otobüsü karavana çeviriyorlar. 90 günlük vizeleri bitince otobüsle Kanada’ya gidiyorlar. Oradan Alaska’ya daha sonrada Amerika ve Meksika’ ya seyahat ediyorlar. Olay bu.






İzleyen birçok gence heyecan verdiğini düşünüyorum. Hatta yine birçoğunun ben de böyle bir şey yapacağım diye içinden geçirdiğine de bahse girerim. İşte orada bir ANCAK kelimesi söylemek istiyorum.

Alman sevgililer ABD’ de 90 günlük vize alabiliyorlar, 90 gün boyunca orada kalıyorlar ve otobüsü karavan çeviriyorlar. Ne para var… Düşünsenize Ankara’dan İstanbul’a gidiyorsunuz. Bir tane eski bir Ducato alıyorsunuz. Paranız var ya… Onu da karavana çeviriyorsunuz. Bu arada İstanbul’da akrabanız yok, 90 günde İstanbul’ da yatıp kalkıyorsunuz. Bu açıdan bakınca bana zor geliyor. Üstelik oradan Kanada ve Alaska. Sadece Alaska sınırına kadar  10.000 km yol yapıyorsunuz. Ben sadece Ankara’ dan Antalya’ ya gideyim, biraz da orada gezeyim, kredi kartı ekstrem benzinle doluyor. 1 haftalık Antalya tatilimde konaklama kadar benzine para verdiğim zamanlar olmuştur. Diyeceksiniz ki Amerika’ da benzin ucuz. Pek de öyle değil, Hele de Euro kazanmayıp, TL kazanan bizler için. Yani bizim gençlerimiz heveslenip, böyle seyahatler yapıp belgeseller çeker mi? Çeker. Ama bir Alman kadar rahat değil. Adamlar Amerika’dan çıkmadan Alaska’ya vize alabiliyorlar. Yine Amerika’dan çıkmadan vizeleri bitmiş, uzatma almalarına rağmen yeniden -zor da olsa- Amerika’ ya vize alabiliyorlar. Bir de bir Cezayirli’ nin bu seyahati yaptığını düşünsenize. Tutuklanır valla.




Neyse gelelim Expedition Happiness’ a.. Heyecan uyandıran bir gezi belgesel bekliyorsunuz. Karavanı yapmaları, yolda olmaları, otobüsün üstünde kahve içmeleri zevkle izliyorsunuz ama belgeselin büyük bir çoğunluğunda Rudi’ nin (Köpekleri) yaşadığı sağlık sorunları, vize sorunları, seyahat sorunları vb.. belgeseli bir nevi drama çeviriyor. Hatta yolculuğu sorgulamaya başlıyorsunuz. Köpek evde kalsa daha iyi olmaz mıydı diyorsunuz? Bir dağ köpeğini 40 derece sıcak Amerika ve Meksika çöllerine götürüyorlar. Köpek bu çöellerde gezerken diğer hayvanların dışkılarını kemiriyor ya da benzeri şeyleri ağzına alıyor. Sıcaktan etkilenen köpek bir de giardiazis oluyor. Amerika’ya tekrar giriş vizesini köpekleri sayesinde alıyorlar. Seyahati de onu bahane ederek sonlandırıyorlar.

Belgesel de birçok konu çok detaylı anlatılmıyor. Her şey çok yüzeysel geçirmiş. Bir bölümlük olduğu için belki de. Gezi facebook üzerinden günlük hatta anlık paylaşımlarla takipçilerle paylaşılmış. Köpeği bahane edip geri dönmeleri belki de buradan gelen yorumlardan kaynaklanabilir. Belki de yoruldular ve eve dönmek istediler, köpeği de bahane ettiler. Çünkü sonlara doğru gezi heyecanlarını kaybettikleri çok net görülüyor. Rutine dönmek istediklerini kız birkaç defa tekrarlıyor.

Peki ben böyle bir gezi yapar mıydım.? Canlandırma yapayım. 25 yaşımdayım. Yanımda sevgilim var. Bu seyahati karşılayacak finansal durumum da mevcut.

Bilmiyorum.

Ben biraz daha garantici bir adamım. Alaska’ da yol kenarındayım. 5 saattir bekliyorum, yanımda sevgilim var, bir tane bile araba geçmiyor. Arabam arızalansa tamir edebilecek bilgim yok. Hastalansan en yakın hastaneye 15 saatte varamazsın. Biraz zor…

Belgesel’ de belki bir şey dikkatiniz çekmiştir. Onlar da konaklamak için Milli Parklar’ı seçiyorlardı. Çünkü bir şekilde bu parklarda bekçiler ve ofisler mevcut. Öyle rastgele bir dağda sadece günübirlik konaklamalar yapıyorlardı.

Sevgililerden biri müzisyen. Tüm seyahat boyunca gittiği yerler için şarkı besteleyip albüm yapmış. Diğeri de film yapımcısı. Gezi boyunca birisinin online olarak işinde çalışmaya devam ettiği söylendi ama hangisiydi hatırlayamadım. Film yapımcısının amacı ise bu geziyi zaten belgesel yapmaktı. Bana göre her ikisi de bu geziye uygun insanlar değildi. Hani dağcılar kampçılar der ya. O sertlik onlarda yoktu.

Sonuç olarak belgeseli izlemek isteyenlere önerim. Detaylı bir karavan ve doğa yaşam anlatımı yok, detaylı bir yol serüveni yok, ayrıntılı bir günlük yaşantı paylaşımı yok ama…..İzleyin. Çünkü yolda olmak güzeldir.





Not: Belki geziyi facebooktan anlık takip etmiş olsaydım daha keyif alırdım. Ya da dizi şeklinde daha uzun bölümler halinde çekilseydi daha başarılı olabilirdi. Her ikisine de teşekkürler. Pardon üçüne.

Bir kaç ay önce BBC Earth' de yine otobüsü karavana çevirmiş yanında da küçük çocukları olan ve anlık sosyal medya paylaşımları ve bağış alarak gezi yapan bir çift daha izlemiştim.

Önder Güngör / Ankara / 11 Ağustos 2021

Tamamını oku