Kendinden başka bir şeye ne kadar çok bağımlı olursan,
o kadar az mutlu olursun. Mutluluk kendine yetebilmektir.
(Paulo Coelho)
Görsele dikkatli bakarsanız, yeşilliklerin arasında bir ev göreceksiniz. Bunun gibi yüzlercesi var. Nasıl ev yaptın oraya be abicim? Hadi yaptın nasıl iniyorsun nasıl çıkıyorsun oraya? |
2016 yılının Eylül ayının son günleriydi. Sami, babası için aldığı arabayı Kemalpaşa' ya götürecekti. "Önder Abi ben memlekete gidiyorum. Hadi gel birlikte gidelim." dedi. Ne zamandır ben de gitmek istiyor bir türlü fırsat bulamıyordum. Planı yaptık. Çarşamba gününden 2 günlük yıllık izin aldım. 4 gün kalıp Pazar akşamı geri dönecektik. Perşembe sabahı erkenden yola çıkacaktık. Eşyalarımı hazırladım. Sami' nin muayenehanesine (Ankadent) gittim. Hastalar bitince Sami' lerin evine gidip sabah erkenden yola çıkacaktık. Asansörden inerken "Önder Abi senin eşyan hazır. Ben de eve gidince hazırlayayım. Niye sabahı bekleyelim ki akşamdan çıkalım." dedi. Öyle yaptık. Saat 22.30 gibi yoldaydık. Bastık gaza. Sabah çok erken saatte Trabzon' daydık. Önce Pazar'a uğrayacak, orda kahvaltı yapıp, öğleden sonra da Kemalpaşa' ya gidecektik. O yüzden sabahın erken saatinde kimseyi uyandırmamak için hava aydınlanıncaya kadar bir benzin istasyonuna park edip, arabanın içinde uykuya daldık. Uyudum mu bilmiyorum ama iyi üşüdüğümü hatırlıyorum.
Yol boyunca yağmur yağdı. |
Karadeniz bildiğiniz gibi. Her tarafı yeşil. Yolculuğumuz yağmurla geçti. Burada yağmur başladı mı günlerce sürüyormuş. Şansımıza güneşi gördüğümüz günler de oldu.
Öğleden sonra Kemalpaşa' ya vardık.
Sami de atmacaları seviyor. Ben elime almaya korktum. Isırır mısırır.
Buralarda atmacacı olmayan adam yok. Sohbetler hep atmaca üzerine. Önce küçük bir böcek sonra küçük bir kuş, o kuşla da göç eden atmacaları yakalıyorlar. Böcek, dana burnu. Küçük kuş ise, örümcek kuşu. Dağda ağlarla tuzak kuruyorlar. Tente denilen yerde günlerce atmaca geçmesini bekliyorlar.
Tente |
Sami' nin babası da iyi atmacacı. Günlerce burada oturup atmacanın geçmesini bekliyor. Biz de biraz bekledik ama atmacanın bugün geçmeye niyeti yoktu.
Tente' nin olduğu yerden Kemalpaşa manzarası harika. Ben aşağıdaki görseli çektiğimde Kemalpaşa henüz ilçe olmamıştı. Bir yıl sonra ilçe olacaktı.
Ağlar atmaca için. |
Allahtan tentenin oraya gittiğimizde yağmur durdu. Ancak her yer çamur. Onlar alışık hoplaya zıplaya dolaşıyorlar. Ben kayıp, popo üstü düşmemek için bir adımımı 10 dakika düşünerek atıyorum.
Bu harika doğanın ortasında, yılar önce Dr. Deppak Chopra' nın Büyücünün Yolu kitabında okuduğum, bir şiir geldi aklıma.
''Ne olurdu uyusaydın,
Ve ne olurdu
uykunda
rüya görseydin?
Ne olurdu
rüyanda
cennete gidip
garip güzel bir çiçek koparsaydın?
Ne olurdu
uyandığında
çiçeği elinde bulsaydın?
Ya sonra ne olurdu?''
Tellerin altındaki damlalar. |
Yazımın başında burası Karadeniz demiştim ya. İşte o durumlardan biri daha. Yol tıkalı.
Yürüyerek gittik baktık.
Yağmurdan dolayı tepede gevşeyen kayalar yolda giden bir minibüsün üzerine düşmüş. Allahtan hiç kimseye bir şey olmamış. Ucuz atlatmışlar.
Yolun açılması için bir saat kadar bekledik. Daha sonra yaylalara doğru döndük.
Hepsi aynı yöndeymiş sorun yok. 😅
İşte bu olmadı. Ne tarafa gitsek ki? 😇
Abu Deresi' nin yanındayız. Derenin karşısında Sami' nin halasının evi var. Masadaki biranın biri benim.
Sami, bu derenin eskiden daha derin olduğunu yüzmeyi bu derede öğrendiğini anlattı.
Abu deresi yüzülecek bir dere gibi gelmedi bana ama Sami' nin anlattığına göre yazın böyle olmuyormuş.
Yemek yediğimiz yerin hemen yanında alabalık tesisi vardı.
Abu Deresi üzerinde bir köprü. Bu köprünün hemen altında bir zincir sarkıyor. Kilit taşına bağlıymış. O kilit taşını çıkarırsan köprü yıkılırmış.
Dere çevresinde çok fotoğraf çekildik. Bir tanesini bıraktım aşağıya.
Kilit taşına bağlı zincir. |
Serender |
Evet bu da serender. Serender, eskiden yiyecekleri saklamak ya da mısır kurutmak için kullanılıyormuş. Evden bağımsız bir alan olarak yapılıyormuş. Amaç yiyecekleri korumak. Alttaki resimde dört ayağın her birinde fare tırmanması için özel bir tahta olduğunu göreceksiniz.
Bir akşam üstü yanımda getirdiğim kitabı deniz kıyısında okuyorum. Ruhsal Dünyaya Uyanış
Pazar |
Bunlar da tutukları balıklar. Akşam rakıyla götürdüler. Rakı sofralarının en aranan adamıyım. Vejetarjan olduğum için masada bir kişi eksik gibi oluyor. Balıklar ve etler bir eksik sayıya bölünüyor. Rakı ve biraz peynir bana yetiyor.
Okla gösterdiğim ev Pazar' da Raba (Gaba) ya da ona benzer bir şey dedikleri yerde kaldığımız ev.
Alttaki görselde kaldığımız evden sahilin görünüşü. Eskiden -sahil yolu yapılmadan önce- burası denizin dibindeymiş. Şimdi baya içerilerde.
Buraya kadar gelmişken Gürcistan' a da geçelim dedik. Zaten Kemalpaşa' daki herkes günübirlik Gürcistan' a gidip geliyormuş. Yöre halkı benzini bile oradan alıyormuş. Şimdilerde nasıl bilmiyorum.
Ben devlet memuru olduğum için geçişte bizim taraftaki gümrük çalışanlarına iş yerinden aldığım "yurt dışına çıkabilir" belgesini gösterdim. Kontrollerden sonra yürüyerek Gürcistan' a geçtik O tarafta da işlemler hızlı oldu. Bir taksi kiraladık. Bizi Batum' a götürdü. Birkaç saat sonra gelip almasını söyledik. Yolda giderken Efes birası aldık. Bunu nerede içebiliriz diye sorduk şoföre. Burası Gürcistan istediğiniz her yerde içebilirsiniz dedi. Yürüyerek içebilir misiyiz dedik. Sorun yok dedi. Elimizde biralarla Batum sokaklarında dolaştık.
Sarp Kapısı ilk açıldığında halk daha fakirmiş. İlk yıllarda Batum' u görenler yıllar sonra gittikten sonra Batum' u daha gelişmiş, daha güzelleşmiş buluyorlarmış. Yakında bizi ikiye üçe katlar bunlar diyorlar.
Eskiden kızım için Gürcü bir yardımcı tutmuştuk. Kutayisi'den gelmişti. 3 yıl boyunca yatılı olarak bizde kaldı. Lari lirayla aynı değerdeydi. 500 dolar veriyorduk aylık. Dolar 1.4 TL idi. Son dolar yükselişinden sonra şimdi onlar bizi yardımcı olarak tutacak düzeye geldiler. Biz yukarıdaki anıtın önünde fotoğraf çektirirken, para karşılığı fotoğrafımızı çekebileceklerini söylediler. Biz de gerek yok dedik. Şimdi gitsek yüzümüze bakmazlar. Ben bu yazıyı yazarken 1 Lari, 5,32 TL idi.1 dolarda 16,42 TL. Vay be....
Dahası da var....
Önder Güngör
Yorumlar
Yorum Gönder