Yaşlı adam Bahçelievler 3.Cadde' de kaldırımda oturuyordu. Güneş arkasından vuruyor ve yolun üzerine düşen elinin gölgesiyle şekiller yapıyordu. Yoldan geçen insanlar, ihtiyara alaylı bir şekilde bakıyor, yaptığı hareketlere gülüyorlardı. Hatta bazıları laf atıyor; "hey ihtiyar bu ne dansı" diye dalga geçiyorlardı.
Kafenin pencersinden olup bitenleri en başından beri izliyordum. Üzüntü ve kızgınlık içimi sarmıştı. Onunla alay eden insanlara kızmıştım. Yaşlı adama da üzülmüştüm. Allahım sen insanları dalga geçilecek duruma düşürme diye içimden dua ettim.
Bir kaç saat sonra kafeden dışarıya çıktım. Yaşlı adam dizlerini göğsüne çekmiş durumda hala kaldırımda oturuyordu. Yavaşça yanına yaklaşıp onu taklit ederek oturdum.
-"Merhaba" dedim.
Yaşlı adam başını kaldırıp, bana baktı.
-"Merhaba" diye karşılı verdi.
Adamla yüz yüze geldiğimde şaşırıp kaldım. Ailemde ve çevremde çok fazla yaşlı insan tanıyordum. Hepsi yaşının verdiği fiziksel ve ruhsal duruma ayak uydurmuşlardı. Ancak bu adam sanki yirmi yaşındaki bir delikanlıyı makyajla yaşlandırmışsınız gibi duruyordu karşımda.
Şaşkınlıktan bir şey söyleyemedim. Hatta niye onun yanına oturduğumu bile unutmuştum. Gerçekten bu adamın yanına niye oturmuştum? Ona ne diyecektim? Beni onun yanına oturtan içsel güç neydi?
Ömrümde ilk kez böyle bir yaşlı görmüştüm.
Yaşlı adam kolunu kaldırdı ve bana,
-"Kolunu kaldır." dedi.
Ses tonu da baskın ve kalındı. Yaşlı konuşması değildi.
Şartlanmış bir şekilde sorgulamadan kolumu onun yaptığı gibi kaldırdım.
-"Görüyor musun?"dedi.
-"Neyi?" diye sordum.
-"Kolunun gölgesini" dedi.
-"Evet görüyorum." dedim. Biraz sessizlik oldu. O halde bir iki dakika bekledik. Yoldan gelen geçen bize bakıyordu.
"Niye bunu yapıyorsun. Bütün insanlar seninle dalga geçiyorlar. Sabahtan beri burada garip hareketler yapıyorsun. Evine gidip, yatsana. Televizyon izleene..Ya da parka gidip otursana" dedim. Amacım ona yardım etmekti. Etrafta olup bitenin farkına varmasını sağlamaktı. Çünkü insanların onunla dalga geçmesi beni üzmüştü. Ses tonuyla, bakışıyla zamanında etkili ve kudretli bir kişiliği olduğu belliydi.
-"Gölgene bak" diyerek beni susturdu.
Dikkatimi kaldırmış olduğum kolumun yola düşen gölgesine çevirdim.
-"Görmüyor musun?" dedi.
-"Hayır." diye sinirli bir şekilde cevap verdim. "Neyi görmem gerekiyor?" diye sinirli bir şekilde sordum.
-"Gölgenin dansını" dedi.
Bu adama kesin deliydi. Gölgemin dansı da ne demekti?
-"Dikkatli bak" dedi. " Özellikle gölgenin kenarlarına bak" diye ekledi.
Daha dikkatle gölgemin kenarlarına, güneşle karanlık arasındaki çizgiye odaklandım.
-"Pek bir şey göremiyorum." dedim.
-"Daha dikkatli bakmalısın" dedi.
Birkaç dakika ses çıkarmadan gölgemin kenarlarına baktım. Gölgemin kenarlarında aydınlık olan bölgeye doğru gölge titremelerini ve uçuşmalarını gördüm.
Heyecanla,
-" Aaaa bir şeyler görüyorum." diye bağırdım. Hafifçe kolumu oynattığımda gölgemin kenarlarında tuhaf şekiller oluştuğunu gördüm. Ömrümde ilk kez böyle bir şeye tanık oluyordum. Bu yaşıma kadar ilk kez gölgemi izliyordum.
Etraftan geçen insanların bize bakıp, güldüğünü hatta hakkımızda deli bunlar dediğini işittim.
Kolumu indirip,
-"Nedir bu?" diye yaşlı adama sordum.
-"Gölge oyunu" dedi ve devam etti. "Küçüklüğünde bu oyunu çok oynardın. Bütün bebeklerin en çok sevdiği oyun budur evlat. Hatta ilk oynadıkları oyun budur. Bizler büyüdükçe bebeklik anılarımızı unuturuz. Bebekken sahip olduğumuz olağanüstü güçlerimizi de. Sen bebekken gölgen senin en büyük arkadaşındı. O dans eder, sen onu izlerdin. Çevrende buna benzer çok arkadaşın vardı. "
Çocukluğumda böyle birşey yaptığımı hiç hatırlamıyordum
-"Peki niye bunları hatırlayamıyorum?" dite sordum.
-"Hatırlasan evliya olurdun" dedi.
-"Kimsin sen?" dedim.
-"Asım' la Reşat' ın arkadaşı." dedi.
Bu da onlardandı.
2016 / Ankara / 3.caddede bir kafe
Hey yorumcu çok güzel yazmışsın da ben bu ince detayı anlayamadım
YanıtlaSil