Denen, parmağındaki yüzüğü diğer elinin parmaklarıyla döndürüyordu. Bu onun tikiydi. Yolda yürürken bile, ellerini vücudunun önüne getiriyor, sürekli yüzüğüyle oynuyordu.
Takıntılı adamdı. Hemen hemen her konuda bir takıntısı vardı.
Şimdi Bahçeli 7.Cadde'de bir kafede oturmuş yoldan geçenlere bakarak yine aynı hareketi yapıyordu.
Bardağından bir yudum daha çay içtikten sonra omzuna çapraz astığı çantasından rastgele bir kitap çıkardı.
Son zamanlardaki en önemli takıntısı kitapları ve başka insanların hayatlarında yarattığı etkilerdir. Çantasında en az beş altı kitabı olmadan asla dışarı çıkmazdı. İlk başlarda bir, iki derken son bir yıldır yanında beş kitaptan daha az kitap taşımaz hale gelmişti. Her gün çıkarken çantasını kontrol eder, eğer eksik kitabı varsa odalarda ayakkabılarıyla dolaşır, panik halde aradığını bulur ve aceleyle çantasına tıkıştırırdı. Onlar yanındayken kendisini daha güçlü hissediyordu. Onlar en önemli yardımcılarıydı.
Çok önemli bir karar arifesindeydi. Geçen ay evinde büyük bir temizlik yapmış, depo olarak kullandığı küçük tuvaletindeki eşyaları atmıştı. Bu eşyalar arasında küçük bir koli bulmuştu. Her taşındığında onu da taşımış ama hiç içine açıp bakmamıştı. Koliyi açtığında, içinde bir kaç adet eskiden kullandığı ama niçin atmadığını bilmediği eski cüzdanlarını, eski kimlik kartlarını ve öğrenciliğinden kalma bir sürü fotoğrafını bulmuştu. Bu fotoğrafların bazılarını sanki ilk kez görüyordu. Tamamı üniversite yıllarında çekilmiş iki yüzden fazla fotoğraf vardı. Hepsine saatlerce bakmış içlerinden tam seksen iki tanesini bir kenara ayırmıştı. Bu fotoğraflar iki hafta boyunca salondaki yemek masasının bir köşesinde öylece durmuştu. Geçen hafta bunları yanına almış, bir kargo şirketinde tam göndermek üzereyken vazgeçip çantasına koymuştu.
Tekrar bir yudum çay içtikten sonra, masanın üstündeki kargo poşetini eline aldı. Bir haftadır yanında taşıyordu. Bir kaç kez tersini düzünü çevirip tekrar masanın üzerine bıraktı. Az önce çıkardığı kitaptan rastgele bir sayfa açtı. Denen' in en önemli alışkanlıklarında biri de buydu. Önemli bir karar vermek üzereyken yanındaki kitaplardan birini alır rastgele bir sayfa açar ve orada vereceği karar için ipuçları arardı. En önemli takıntılarından biri de herkesin içinde olan fakat tanımlayamadığı paralel yaşantıları bir türlü kafasından atamazdı. Denen' e göre bir çok insan bu inanca sahipti ama onu tanımlamayı bilmiyordu. Bu düşünceler onda hastalık boyutunu almıştı. Yaptığı her harekette kendisinin ve başkalarının yaşantısında nasıl değişiklikler yaratabileceğini aklından hiç çıkaramıyordu.
Bardağından bir yudum daha çay içtikten sonra, eğer bir bardak daha çay içersem hayatımda ne gibi değişiklik oluşur, bana çayı dolduran kişiden, çayı getiren garsona, hatta bardağı yıkayan komiye kadar herkesin yaşantısında nasıl bir değişiklik yaratırım düşüncesiyle garson kıza başka bir şey istemediğini söyledi. Başka bir karma yarattı. Onu da biliyordu.
Şu andaki en büyük düşüncesi ise, bu paketi gönderirse, fotoğrafları bakan kişinin hayatında ne gibi bir değişiklik yaratacağı endişesiydi. Çünkü hayat akışı normal bir şekilde devam eden kişilerin hayatında bu fotoğrafları göndermekle dışarıdan bir müdahale yapacaktı.
Fotoğraflar üniversitedeki ev arkadaşına aitti. Mezuniyetinin birinci yılında trafik kazasında ölmüştü. Bu fotoğrafları ailesine göndererek onların hayatında bir değişiklik yaratacağından korkuyordu. Hayat döngülerinde normal olmayan bir sıçrama yaratacağı endişesini taşıyordu. Karmalarını değiştirecekti.
Kitaptan rastgele açmış olduğu sayfaya baktı.
"Otobüs çok kalabalıktı. Nefes almak neredeyse imkansızdı. Daha önce bu caddeyi beş dakikada geçer giderlerdi, Ancak yarım saattir bir durak gidememişlerdi. Kadın havalandırmak amacıyla açık tutulan kapıdan, diğer yolcuların arasından sıyrılarak kendisini dışarıya atmayı başardı. İner inmez az önceki hengameden kurtulduğuna sevinip, ilk sokağa döndü. Dar sokağın her iki tarafında kaldırımlar üzerinde masalar bulunuyordu. Birine oturdu. Gelen garsona kırmızı şarap getirmesini söyledi. Nefesi yavaşlamış, derinleşmişti. Sanki ağzından aldığı nefes önce ayak parmaklarına, oradan da saçlarına kadar gidip yeniden burnunda çıkıyordu. Rahatladığında yada doğru kararlar verdiğini düşündüğü her zaman bu duyguyu yaşardı. Hiç istemediği bir kişiyle buluşmak için otobüse binmiş, ite kakışa saatlerce trafikte beklemiş ve en sonunda kendisini şarap içerken bu dar sokakta bulmuştu. Ama şimdi yüzü gülüyordu. Doğru yerdeydi."
Denen, hesabı ödeyip, yerinden kalktı. Dışarı çıkıp, sokaktaki çöp kutusuna elindeki paketi attı.
Yüzü gülüyordu.
Önder Güngör/ 2016 yılından kalma bir hikayem. Gerçektir.
Evet evet birçok insanın tanımlayamadığı hayatımız , domino taşları gibi etkileşirken..
YanıtlaSil