Bu yazımı size Akçay Güre’ deki yazlıktan yazıyorum.
Hatta yazımı yazdığım mekanın bir görselini de aşağıya koyuyorum.
Saat sabah 07.53.
Yöre halkının meşhur bir sözü vardır.
“Ağustos’ un yarısı yaz, yarısı kıştır.” diye. Ben de bu
söze inanmaz hep dalga geçerdim. ”Hangi
yarısı? ilk yarısı mı son yarısı mı diye?” Gerçekten de öyleymiş. Bu yıl tüm
Ağustos’u burada geçirmeye karar verdik. 21 Ağustostayız ve bu hafta akşamları
kış gibi geçti.
Eğer deniz kenarında bir yerde uzun süre kaldıysanız ve “Hadi
denize girelim” cümlesinin ardından “Hadi girelim” diyorsanız hava gerçekten
deniz havasıdır. “Hadi denize girelim” cümlesinin ardından, “Sen gir ben sonra
gireceğim” diyorsanız havalar soğumaya başlamıştır.
Buraların rüzgarı da meşhurdur. Her mevsim olur. Hatta
yazlığın bulunduğu sahilin ucunda küçük bir burun vardır. Burnun diğer tarafı
Edikoop tatil sitesidir. İki sahilde birbirlerine çok yakın, yürüme mesafesindedir.
Yöre insanının meşhur bir sözü vardır. Bu sahilde rüzgar varsa Edikoop’ ta
rüzgar yoktur. Edikoop’ ta rüzgar varsa burada rüzgar yoktur. Hangi plajda
denize gireceğinize rüzgara göre karar verirsiniz.
Güre’ de meşhur İda Dağı’ nın (Kaz Dağları) hemen
eteğindeyken, burayla ilgili bir hikaye yazmadan duramazdım. Tabii ki de
yazdım. İşte aşağıda.
Yıllar yıllar önce, Zeus Kaz Dağları’ nda bir ağacın altında
öğle saatlerinde uyuyormuş. Yarı tanrı yarı insan bir adam Zeus’ u uyandırmaya
cüret etmiş. Zeus bu işe çok sinirlenmiş. “Ne diyorsun be adam.” diye haykırmış.
Adam sakin bir sesle tekrarlamış.” “Tanrıların tanrısı Zeus, İda Dağı’ na yeni
bir tanrı gelmiş. Herkes onu görmeye gidiyormuş. Sen de duy istedim.” demiş. “Yeni
tanrı da kimmiş be adam.” diye uykulu uykulu haykırmış Zeus. Adam “Bilmiyorum,
ama söylenene göre bundan sonra buranın tek tanrısı o olacakmış.” Zeus hışımla
yerden kalkmış. Göğe doğru haykırarak kollarını kaldırmış. Kolları aniden
kocaman kanatlara dönüşmüş. Hızlı hızlı kanatlarını çırpmış. Gözünü açtığında
bugün Mersin olarak bilinen Zephyrion sahillerinde uçuyormuş. Hızla geri,
adamın olduğu Kaz Dağları’ na geri dönmüş. “Nerede bu yeni tanrı denen adam,
göster bana demiş.” Adam, “İda’ nın zirvesinde herkesi oraya çağırmış.” demiş.
Zeus bir kanat çırpışıyla İda’ nın tepesine ulaşmış. Diğer bütün tanrılar, yarı
tanrılar ve köylüler orada toplanmış. Tam o sırada gökte şimşekler çakmış,
ışıklar parlamış. Bir ışık topuna sarılı halde yeni tanrı yeryüzüne inmiş. Zeus’
un beklediğinin aksine yeni tanrı erkek değil güzeller güzeli, zarif bir
kadınmış. Zeus şaşkınlığını gizleyerek, yeni tanrıya, “Sen de kimsin? Benim
dağımda ne arıyorsun? Ben burada gördüğün
her tanrının tanrısıyım.” demiş.
Kadın sakin ve zarif bir sesle, “Ben Deremitos. Birlik
tanrısıyım.” demiş.
Zeus “Geldiğin yere geri dön. Burada istenmiyorsun.” demiş.
Deremitos, “Artık BİR olmanın zamanı geldi Zeus.” demiş.
Zeus, öyle bir öfkelenmiş ki tüm gücünü Deremitos üzerinde
kullanmaya ve onu yok etmeye çalışmış. Ama hiçbir gücü ona kadar ulaşamamış.
Karşısındaki tanrı gerçekten çok güçlü bir tanrıymış. Onunla baş edemeyeceğini
anlayan Zues hızla kanatlarını çırpıp dağdan aşağıya inmiş. Yere yakın o kadar
hızlı uçmuş ki yer gök sallanmış ve Assos’ tan Karadeniz’e kadar toprak
yarılmış. Bugünkü Çanakkale ve İstanbul boğazları oluşmuş. Deremitos’ un yanına
gelen Zeus “Bu deniz sınır olsun. Karşı tarafa git. Orada hüküm sür.” demiş.
Ancak Deremitos sakin bir sesle “Olmaz Zeus. Artık BİR’ lik zamanı.” demiş.
Ancak Zues yeni tanrıya “Eğer gitmezse bütün İda Dağı’ nı ve buralarda yaşayan
herkesi yok edeceği tehditini savurmuş.” Zeus’ un bu hırçınlığı karşısında
Deremitos, “Peki istediğin gibi olsun. Ama yeniden geleceğim. O zamana kadar
yine buralarda olacağım” demiş ve kollarını havaya kaldırınca kocaman bir
buluta dönüşmüş. Bütün körfezi ve dağı kaplamış. Günlerce yağmur yağmış, rüzgar
esmiş. Dereler, göller dolmuş. Güneş yeniden çıkarken İda Dağı’ ndan son kez
Deremitos’ un sesi duyulmuş. “Bu dağların her damla suyunda, her bir tohumunda,
her bir çiçeğinde, her bir rüzgarında beni hatırlayın. Her rüzgarın
fısıltısında beni duyun.” demiş.
Zeus yıllarca boğazlarla ikiye ayırdığı Trakya ve Anadolu’
yu yeniden birleştirmeye çalışmış, ancak deniz bir daha buna izin vermemiş. Deremitos’
un sesi her yağmur yağışında ve rüzgar esişinde hafiften İda Dağları’ nda halen
daha duyuluyorumuş. Yıllar sonra Deremitos, Edremit’e adını vermiş.
Ne uydurdum ama.
Merak etmeyin insanlar uyduruk hikayeleri daha çok
seviyorlar. Geçen yıllarda yine böyle bir hikaye uydurmuştum. Akşam rakı
içiyor, şarkı dinliyordum. Sözlerinden etkilendiğim bir şarkıya uyduruk bir
hikaye yazdım. Blogumdan kopyalayıp aldılar. Facebook’ ta Whatsapp’ ta paylşatılar. Sonra herkes, hikayenin gerçek olduğuna inandı.
Yakında bu uyduruk hikayemi de Yunan Mitolojisi kitaplarında
görebilirsiniz.
Önder Güngör / 21 Ağustos 2021 / Güre Akçay
Dünya'nın insanoğlunun kurtulacağı gün Bir olmak...çok güzel .. dünya bir ,evren bir
YanıtlaSil