Milas’ ın küçük bir köyündeydik. 8 ya da 9 yaşındaydım
henüz.
Büyükler kendi aralarında konuşurlarken duydum. Bu akşam
Giritli Hatçe’ nin evine gideceklerdi. Annem, Melahat Teyze, Perihan Teyze,
Hatice Teyze kendi aralarında konuşuyorlardı. Giritli Hatçe Melahat Teyze’ nin
kocası için büyü yapacaktı. Evinde fazla kalsın dışarılara gitmesin diyeymiş. O
zamanlar bunun ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyordum. Meğerse adam başka
kadınlara gidiyor, evine gece geç vakitte geliyor, parayı pulu etrafta
yiyormuş.
Mahalledeki çocuklara haber verdim. Hepimiz gece boyunca Giritli
Hatçe’ nin evinin önünde oynadık. Ta ki bizimkiler gözükene kadar. Oyundan sıkılmış
gibi, Giritli Hatçe’ nin avlusuna daldık. Tabii ki bizi kovaladılar. Siz
dışarda oynayın dediler. Bir şekilde olan biteni duvarın üstüne tırmanıp
izlemeyi başardık.
Giritli Hatçe önce, Melahat Teyze’nin bir tülbente sarıp
getirdiği eşyaları yere serilmiş beyaz bir çarşafın üstüne koydu. Uzaktan
gördüğümüz kadarıyla birkaç tane saç, bir tane tıraş fırçası, bir gömlek ve bir
çift ayakkabıydı. Bunlar Melahat Teyze’ nin kocasına aitti. Giritli Hatçe, saçları
elinde tutup, dualar okuyup, Melahat Teyze’ ye bakarak bu saça bir daha senden
başka hiç kimse dokunmasın diyerek, elindeki kibritle yaktı. Yüzüne senin elin
ve bu fırça dışında kimsenin eli değmesin diyerek fırçayı tenceredeki suyun
içine attı. Gömleği yere serdi ve Melahat Teyze’ nin ellerini gömleğin üzerine
koyup, dualar okuduktan sonra, kocan hep elinin altında olsun dedi. En son
olarak ayakkabıları birbirine bağladı ve onları da Melahat Teyze’ nin
ayakkabılarına doladı, dualar okudu ve kocan ayaklarının dibinden ayrılmasın
dedi.
Hepimiz şaşkınlıkla olup bitenleri izledik. Çocukluk ya her şeyi
taklit etme alışkanlığımız vardı. Ertesi gün mahallenin çocukları bir araya
geldik. Biz de büyü yapacaktık. Bizden iri yarı hiç sevmediğimiz bir çocuk
vardı. Bazen bize çok kaba davranıyor, zorbalık yapıyordu. Aramızdan bazılarını
da dövmüştü. Büyüyü ona yapacaktık. Ama bize saç, tıraş fırçası, gömlek ve
ayakkabı lazımdı. Bunları bulmamız imkansızdı. Zaten Ünsal da çocuktu. Tıraş
fırçası niye olsundu ki. Gömlek de giymezdi. Saçını nasıl alacaktık ki. En sonunda
evinin önündeki ayakkabılarını çalmaya karar verdik. O iş benimdi. Kimseye gözükmeden
Ünsal’ ın ayakkabılarını çaldım. Yere bir tane çuval parçası koyduk.
Ayakkabıları üzerine bıraktık. Tam olarak nasıl bir büyü yapacağımızı
bilmiyorduk. Birden aklıma bir fikir geldi. Biz onu eve bağlamaya çalışmıyorduk
ki, bizim oyun alanımızdan uzak tutmak istiyorduk. O yüzden ayakkabılarını
alıp, uzaklara fırlatmaya başladık. Yüksek sesle anlamsız sözler söyleyip
ayakkabılarını uzağa fırlatıyor, bir daha buraya gelme Ünsal diye bağırıyorduk.
Bunu her birimiz birkaç kez tekrarladık. Sonra da gülüşerek evlerinin önüne gidip,
ayakkabılarını evinin kapısına fırlattık. Hep burada kal dedik.
Öğleden sonra Ünsal oyun alanımıza geldi. Etraftakileri
itekleyip oynadıkları topu alarak oyunlarını bozdu. Sonra da topu atıp, siz maç
yapın ben hakem olacağım dedi. Ağaçtan sizleri izleyeceğim diyerek tırmanmaya
çalıştı. Ancak yüksekte ince bir dalı tutunca dal kırıldı ve yüksekten yere
düştü. Hepimiz onun sert bir şekilde yere düşüşünü görünce kaçıştık. Çocukluk
bu işte. Hiçbirimiz ona yardım etmedik. Gürültüleri doyan büyükler gelerek onu
hastaneye götürdüler. Beli ve ayağı kırılmış. Aylarca evde alçılı bir şekilde
yattı. Daha sonra da taşındılar gittiler. En son onun ağaçtan yere düşüşünü görmüştüm.
Daha sonra hiç görmedim.
Bir daha da kimsenin ayakkabılarına elimi sürmedim.
Önder Güngör/ 15 Temmuz 2021 / Ankara
Vah o saf, temiz duygulu,kalpleri tertemiz hiçbir önyargısı olmayan,aklından kötülük k9tülük beslenmeyen çocuklar.Nasıl zalim canlarını yaktıysa içten dualarıyla kötülüğün uzaklaşmasını istemişler.Tabi ki kabul olur.simge olarak ayakkabıyı seçmişler.ayakkabı olmasaydı bile bu durum gerçekleştirdi.ya artık oyun oynayamacaklırdı yada o etkenin uzaklaşması gerekiyordu.Zavallı kadında çaresizlikten ne yapacağını şasırmış(yaptığı doğru değil) umarım Sami niyet ile dua etmiştir..
YanıtlaSilKendini huzursuz hissettiğin ortamdan uzaklaşmak istersin.ya sen gitmek istersin ya da onun uzaklaşmasını dilersin. Uzaklaştık tan belli bir dengeye geldikten sonra affetme yetini kullanıyorsun.o kişiye karşı ne öfke besliyorsun ne de kin duyuyorsun.sadece iyiliğini istersin.birçok insan bunu başaramıyor.hep o an'a dönüyor.zamanında bunları yaşadım diyor öfkesi kini devam ediyor.geçmişte yaşıyor.oysa ondan uzaklaşmışsın yan yana dadeğilsin niye kendine zarar vermeye devam ediyorsun.öfkeni de kinini de at artık.kendi vücuduna zarar verme.
Beğenerek okudum teşekkürler