Egzersiz bağışıklığı arttırır.

Bugün 06 Mart 2021. Geçen yıl bu zamanlarda kapanmıştı Türkiye.

Haber başlıklarına bakıyorum.

Euronews.tr’ de bir haber. “BM: 2019'da dünya genelinde 931 milyon metrik ton gıda israf edildi”

Haberin detayı şu şekilde:

Birleşmiş Milletler Çevre Ajansı'nın (UNEP), gıda atığı ve plastik kirliliğine karşı çalışmalarıyla bilinen WRAP isimli sivil toplum kuruluşuyla birlikte yayınladığı 2021 gıda israfı endeksine göre, 2019'da dünya genelinde 931 milyon metrik ton (1,03 milyar ton) gıda israf edildi.

Bu, peş peşe sıralanan 23 milyon kamyon dolusu israf edilmiş gıda anlamına geliyor.

İşin kötü yanı, bu israfın toplam üretimin yüzde 17'sinin daha insanoğlunun damağına değmeden çöpe atılmış olması diyor.

Birleşmiş Milletler' e göre, atığın çoğu (yüzde 61) evlerde yaşanıyor. İsrafın yüzde 26'sı gıda hizmetleri sektöründe ve yüzde 13'ü de perakendecilerin elinde yaşanıyor.

Dünya genelinde üretilen gıdaların %17'si insan damağına ulaşmadan atılıyor.
Dünya genelinde üretilen gıdaların %17'si insan damağına ulaşmadan atılıyor.

Gıda israfının;

%61’ i evlerde,
%26’ sı hizmet sektöründe,
%13’ ü perakendecilerde,

meydana geliyor.

Gıdaların büyük bir çoğunluğu evlerden atılıyor.

Gıdaların %26' sı hizmet sektörü tarafından atılıyor.

Bu kabul edilebilir bir şey değil. Düşünsenize üretilen gıdanın neredeyse daha 5’ te 1 i insan tarafından tadılmadan yok oluyor. Yukarıdaki tabloya göre ise herkes bu işten sorumlu.

Haberi ayrıntılı okumak isteyenler için link. BM: 2019'da dünya genelinde 931 milyon metrik ton gıda israf edildi.

Geçenlerde biri twit atmış.

Elon Musk Mars’ta su arayacağına Afrika’ da su arasın, insanlığa daha büyük hizmet eder diye.


Anlayacağınız dünya bildik dünya. Hiçbir zaman değişmeyecek. Buradan da anlaşılacağı gibi önemli olan toplumların değil bireylerin yaratacağı fark. Diyeceksiniz ki bu ne kadar etkili olur. Yıllar önce bir üniversitede diyabetle ilgili bir konferansa katılmıştım. Bir profesör üniversitede yaptıklarını anlatıyordu. İyi de övünüyordu. Haklı bir övünmeydi ama. Şu sözü beni çok etkilemişti. “Türkiye’ de üniversitelerdeki ya da Kurumlardaki birçok iyi gelişmenin nedeni Kurumsal bir anlayıştan kaynaklanmaz, idealist bir kişinin kişisel çalışmalarından kaynaklanır.” Bunu uzunca düşündüm. Hatta birçok yerde bu sözün doğruluğu defalarca gözlerimin önüne serildi. Gerçekten tıp fakültesi üniversite hastanelerinde birçok özel tedavi bölümü o konuda idealist hocaların çalışmaları ve uğraşları sonucu oluşmuştu. Sanat, müzik, tiyatro, belediyecilik, şehircilik, doğa ve daha aklınıza hangi konu geliyorsa “şu kişinin zamanında”, “şu kişinin büyük uğraşları sayesinde” gibi cümleleri çok sık kurarız. Lafı uzatmayayım, bu anlattıklarımdan şuraya gelmek istiyorum. Bir bireyi küçümsemeyin. Birçok bireyin hayatını değiştirecek, birçok kişinin hayatına dokunacak büyük eserler o bir birey tarafından gerçekleştiriliyor.

Haberlere devam….

Nature Dergisi’ nden bir haber. Makalenin yazarlarından biri de Türk.  Haberin başlığı: Egzersiz kemikte bağışıklık hücreleri oluşturur.

Kemik iliğinde özel bir kemik hücresi öncüsü türü tanımlanmıştır ve harekete yanıt olarak lenfosit adı verilen bağışıklık hücrelerinin oluşumunu desteklediği gösterilmiştir.

Egzersiz yapmamız için bir neden daha.

Makalenin tamamını okumak için link. Egzersiz kemikte bağışıklık hücreleri oluşturur.


Geçenlerde Euronews.tr’ de bir haber daha okumuştum. Her şeyin yavaşladığı 2020’de küresel ısınma hız kesmedi diye.

“Küresel Karbon Projesine göre karbondioksit emisyonları da, sadece %7 oranında olsa bile düşüş kaydetti. Nature’da yakın zaman önce yayımlanan bir çalışmaya göre 2020’nin ilk yarısında karbon emisyonlarında görülen düşüşün ardındaki neden, sanayide ve havacılıkta yaşanan daralmadan ziyade kara taşımacılığının ve enerji üretiminin sekteye uğraması olmuş. Sınırlamaların hafifletilmesiyle beraber eski emisyon seviyelerine geri dönüldü.”

Yazımın ilk başındaki haberde gıda israfı haberini okumuştunuz. Gıda israfı, su israfı, çevre kirliliği, dünya karbon salınımı vb.. haberler bir milyon defa yapılsa, iki milyon kamu spotu çekilse de bu konularda toplumsal algının yaratılamayacağını düşünenlerdenim. Çaba yukarıda da anlattığım gibi bireysel ve kişisel olacaktır. Bilgilendirme ve kamu spotlarıyla bu bireylerin sayısı artar o kadar. Daha fazlası olmaz. Çünkü günümüzün toplumu egoist-bencil- bir toplumdur. Değişmesi onlarca yıl alır. Herkes, herkesi şikayet eder ama başkasını eleştirdiği her türlü davranışı kendisi yapar. Günümüzün hastalığı.

Sonuç.

Dünya 5 kez yok olmuş. 6. (Altıncı) yok oluştayız. Bu demek ki daha önce 5 kere yok olmuşuz ve onların hiçbirini engelleyememişiz. Altıncısı yolda. Zaten bu sürecin engellenemeyeceğini düşünenler şu sıralar Mars’ a olan ilgilerini arttırmış durumdalar.

Bugünkü yazımı Elizabeth Kolbert’ in “Altıncı Yok Oluş” kitabından alıntı yaparak sonlandırmak istiyorum.

Crutzen görüşünü Nature dergisinde yayınlanan “İnsanoğlunun Jeolojisi” başlıklı kısa bir makalede yazdı. “Günümüzün, pek çok yönden insan egemenliğindeki jeolojik devresine “Antroposen” adını vermek uygun görünüyor.” Gözlemini aktarıyordu. İnsanların etkiledikleri jeolojik ölçüdeki pek çok değişiklik arasında şunları sayıyordu.

• İnsan faaliyetleri gezegenin toprak yüzeyinin üçte biri ile yarısı arasında bir bölümünde dönüşüm yarattı.

• Dünyanın büyük nehirlerinden çoğu üzerinde baraj kuruldu ya da yatakları değiştirildi.

• Gübre fabrikaları tüm karasal ekosistemlerin doğal olarak açığa çıkardığından daha fazla nitrojen üretiyor.

• Balık çiftlikleri okyanusların kıyı sularının birincil üretiminin üçte birinden fazlasını ortadan kaldırıyor.

• İnsanlar dünyanın ulaşılabilir tatlı su kaynaklarının yarısından fazlasını kullanıyor.

 "Daha da önemlisi, insanlar atmosfer kompozisyonunu değiştirdi" diyordu. Fosil yakıtların yanması ve ormanların yok olması bir araya gelince, havadaki karbondioksit konsantrasyonu son iki yüzyılda yüzde kırk yükselirken, daha etkili bir sera gazı olan metan konsantrasyonu iki kattan fazla arttı. Crutzen, küresel iklimin "İnsan kökenli bu emisyonlar nedeniyle önümüzdeki birkaç bin yıl boyunca doğal davranışından önemli ölçüde uzaklaşması olasıdır" diye yazmıştı.

Crutzen çok iyi niyetli bir öngörüde bulunmuş. Önümüzdeki birkaç bin yıldan bahsediyor.

Çanlar kimin için çalıyor.

 

 

Önder Güngör / Ankara / 06 Mart 2021

 

 

 

Yorumlar