Yolda olmak çekici bir düşüncedir.

 


Yolculuk
Ne var ki yolculukta
Her sefer ağlatır beni.
Ben ki yalnızım bu dünyada?
Bu sabah kızıllığında
Yola çıkarım Uzunköprü’den;
Yaylının atları şıngır mıngır;
Arabacım on dört yaşında,
Dizi dizime değer, bir tazenin,
Çarşaflı, ama hafifmeşrep;
Gönlüm şen olmalı değil ml?
Nerdee…!
Söyleyin ne var bu yolculukta?
Orhan Veli Kanık

Akçay’ dan İzmir’ e gidiyorum. İki farklı yol kullanarak gidebilirdim. İlki, Ayvalık, Dikili, Aliağa, Menemen üzerinden, diğeri ise, yeni yapılan paralı yoldan. Daha önceki bütün yolculuklarımda, tek yol olan ilk yoldan gitmiştim. Bu sefer yeni, paralı yolu tercih ettim. İlk önce Edremit Havran üzerinden Balıkesir’e gitmek oradan da yeni yola çıkmak gerekiyordu. Bir saatlik Balıkesir yolundan sonra, iki saatten daha az süren yeni yol sayesinde İzmir’e ulaştım. Yol düz, üç şeritli ve süratli. Pahalı olduğu için kullanan da az. Gideceğiniz yere en kısa zamanda ulaşıyorsunuz. Hayal kurmaya bile doğru düzgün zaman yok. Bir daha kullanır mıyım? Bilmiyorum. Bu yola bir ad verdim. Ruhsuz Yol. Yol boyunca aklımda hep eski yolculuklarım vardı. Her yol bende anılarıyla yüklüdür. Bu anıların içerisinde eşim, çocuğum, yakınlarım, hatta eski arabalarım dahi vardır. Örneğin Antalya’ ya balayına gittiğimizde -o zamanlar birçok yolun acemisiydim- otelin sapağını kaçırmıştık. Ne zaman o sapaktan geçsem aklıma o gelir. Bir seferinde motorsikletli arkadaş grubumuzla Kırka’ da kampa giderken, Polatlı’ dan sonraki Şişecam fabrikasını geçer geçmez motorsikletlerden biri arızalanmış altı saat boyunca Ankara’dan yedek parça gelmesini beklemiştik. O zamanki kamp planımızın ilk kampını yol kenarında yapmıştık. Her geçişimde yol kenarındaki o tarlaya bakarım. Eşimin cep telefonunu düşürdüğü ve otuz kilometre sonra fark edip geri döndüğümüz mola yerini her geçişimizde telefonlarımızın yerinde olup olmadığını kontrol etme refleksimiz komik gelir bana. İstanbul’a giderken tuvalette unutulan çantayı almak için elli kilometreden geri gelmişliğim vardır. O benzin istasyonundan geçerken hep aklımdadır bu anı. Kızım küçükken Susurluk’ tan sonra yaptığım sürat yüzünden arabaya kustuğu ve o kusmuğu temizlemek için durduğumuz yol kenarından geçerken, “Kızım sen küçükken arabanın içine burada kusmuştun” derim hep. Yalnız yaptığım yolculuklarda, mola yerlerinde ya da benzin istasyonlarında durmak yerine ağaçlık yol kenarlarında kısa molalar veririm. Ve hep aklımdadır oralar. Eski arabamın arızalandığı yerde…..

Yolların adları vardır bende. Antalya yolu, Heyecan Yolu’ dur. İzmir yolu Garip Yol’dur. Akçay yolu, Hüzün Yolu’ dur.

Yollar anılarla yüklüdür. Yollar hüzündür. Yollar Aşktır. Yollar Sevgidir. Anıdır.

Ya yolculuk! Mistik bir olaydır. Yol da bu mistikliğin başlangıcıdır. Yolculuk mistik olay, yolcu mistik kişidir. Yol tekamüldür, yolcu olgunlaşır. Çıktığı yolculuktan döndüğünde eski kişi değildir o.
Bir Yolculuktu  
Bir yolculuktu bu ve yolun sonunda
Ulaşmak istediğim kendimdi
…….
Ataol Behramoğlu
O yüzden yeni paralı yola Ruhsuz Yol dedim. Her viraj eskisini andırıyordu. Her düzlük bir öncekine benziyordu. Yol kenarında biriktirdiğim anılarım yoktu. Eski bir bakkal, salaş bir çay bahçesi, beğenmediğim gözlemeci, tuvaletleri pis olan benzin istasyonu, her seferinde durduğum dere kenarı, fotoğraf çektirdiğimiz tepe manzaraları… Hiçbiri yoktu. Olsa da farketmez, büyük bir hızla arkanızda kalıyordu. Şiirden düşen hiçbir şey yoktu.
Yoldan Geçen Biri
Bir kırlangıç bir su birikintisi bir parça gök.
Bir şiirden düşmüş olmalı bunlar.
Böyle diyordu yoldan geçen biri.
İlhan Berk

Yol deyince birkaç şeyden daha bahsetmeden yazımı bitirmek istemiyorum. Konu zaten dağıldı gitti.

Biri şarkılar,diğeri de yolculuk araçları.


Bazı şarkılar bize yolculuğu hatırlatır. Hatta yolda giderken dinlediğimiz şarkılarımız vardır. Eskiden kasetlerin üzerine yol şarkıları yazardık, şimdilerde bellek kartlarımızın klasörlerinin adları: Yol şarkıları, Yol1, Yol3, Yeni yol.

Bu arada radyoda çalan şarkıda ilginç bir tesadüf.
Hadi kalk gidelim hemen şu anda
Kapa telefonunu bulamasın arayan da
Açarız radyoyu, yol nereye biz oraya
Sıla/Kafa

En eski ulaşım aracı yürümekti. Eski insanlar yürüyerek yolculuk yaparlardı. Günümüzdeki hızlı ulaşım araçları yolun kokusunu, doğanın güzelliğini, rüzgarın kendisini hissetmemizi engelliyor. Bu yüzden yıllar önce bisiklet almıştım. Planım, bisikletle şehirler arası yolculuklar yapmak, o eski mistik, metafiziksel ,felsefik yolculukları bir nebze olsun hissetmekti. Hatta birkaç Yunan adasında bisiklet turları yapmayı bile planlamıştım. Şu ana kadar hiçbirini yapamadım. Belki zamanı gelmedi.


Yolda olmak çekici bir düşüncedir.

Sağlık, mutluluk ve şans dilerim.

Yorumlar