Rahatlama duygusu-hissi

"Rahatlama duygusu-hissi" insanın en güzel duygularından biri olduğunu düşünüyorum. En azından benim tecrübelerime göre...




Rahatlama hissinin tersi his nedir? Onu düşünelim önce. Aklınıza neler geliyor?

Rahatsızlık hali (hahaha en kolayı buydu)
Sıkışmışlık hissi
Çaresizlik duygusu ( burada Türkçesini tercih ettim.Bundan sonrada böyle devam edeceğim)
Öfkeyi yenememe
Gerginlik hali
Telaş
Sabırsızlık
Kararsızlık

Daha aklınıza hangi duygu ya da hangi duygu-durum geliyorsa gelsin, onları yendiğiniz anda rahatlama duygusu ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Rahatlama duygusu aslında bir duygu-durum, gerçekte bir his değil. Ancak şöyle derin bir nefes alıp kendinizi koltuğa bıraktığınızda," Ohhh şimdi içim rahatladı." cümlesi o kadar ferahlık vericidir ki o yüzden bu durumu, duygu olarak adlandırnayı daha çok seviyorum

Rahat olmama duygusu günlük yaşantımızda en çok bizi rahatsız eden duygudur. Öfkeden, sevgiden, kıskançlıktan, çaresizlikten daha ne sayarsanız sayın bizi en çok rahatsız eden duygudan daha çok rahatsız eden şey "rahatsızlık duygusu" dur. Çünkü diğer duyguları yaşar ve sonrasında bir kenara bırakırız. Öfkemiz geçer, sinirimiz yatışır, korkumuzu unuturuz. Ama "rahatsızlık hissi", sürekli çalışır ve bizi rahatsız eder.

Peki neden bizi bu kadar rahatsız eder.

Başlayayım.

Günlük yaşantımızda birçok kararlar alırız. Aklımızdan sayısız düşünceler geçiririz. İçimizde konuşan adam-kadın hiç susmaz. Sürekli bir şeyler konuşur bizimle. Sürekli bir düşünce bombardımanı altındayızdır. Hele o etraftan aldığımız düşünceler yok mu? Asıl bu çok önemlidir. Düşündüğümüz ve düşünmeye zorlandığımız bir çok düşünce, farkında olmadan aldığımız kararlarımız ve bu düşüncelerimizin çoğu bize ait değildir.

Aklımızda bin bir düşünce vardır ve çoğunluğu da bize ait değildir. İşte sorun buradadır. 

Çünkü size ait olan şey sizi rahatsız etmez.

Sizin dışınızdan size gelmiş olan şeyler size rahatsızlık verir.

Genel konuşmayı boş ver, ne demek istiyorsan örnekle anlat diyorsanız hemen örneklere geçiyorum ve en basit gündelik örneklerle başlıyorum. Daha sonra siz bu örnekleri siz kendinize göre kişiselleştirebilirsiniz...

İş arkadaşlarınızdan biri yanınıza geliyor ve spora başladığını söylüyor. Kendisini daha sağlıklı ve zinde hissettiğini, haftada üç kez spor salonuna gittiğini ballandıra ballandıra anlatıyor ve size de, bir önermede-teklifte bulunuyor. Sen de gelsene. İnsanoğlu teklif ve önermelere açıktır. Siz de hemen bu önermeyi aklınızın bir köşesine kaydediyorsunuz. "Ben de spora başlasam/Spor salonuna yazılsam iyi olacak diye." Bu önerme bilgisayarda arka tarafa aldığınız web sayfası gibi sürekli açık duruyor. Sonra başka bir arkadaşınız gelip diyete başladığından bahsediyor ve hopppp bir teklif-önermede ondan geliyor. İkinci bir sayfada arkada çalışmaya devam ediyor. Sonra bir başkası, uzak bir yerlere seyahat planlıyor. Hopppp o da arka sayfada. Sonra en karın ağrıtan kısım başlıyor. Sürekli olarak başkalarına verdiğimiz sözler. Yerine getirmediğimiz ama gelecekte yapmak için verdiğimiz sözler. Bunların hepsi birleşiyor ve insan beyninde bir yer tutuyor. Kapanmamış, açık kalan sayfalar.

İnsanların her şeyden önce, yapmak istemedikleri şeyleri düşünerek kendilerini kınadıklarını görüyoruz. Spor salonuna yazılmadığı için, diyet yapmadığı için, o seyahat için plan yapamadığı için, için,için ve liste uzar durur, ve bunlar için insan kendisini kınamaya başlar.

Oklar kendinize çevrilmişse ve bu okların sahibi sizseniz çok tehlikedesiniz demektir. 

Rahatsızlık veren ancak anlamadığınız bir his yumağı sizi sarmıştır.

Peki bu durumu nasıl fark edeceğiz ve bu durumdan nasıl kurtulacağız?

Sonuçta altın soruyu sormanız gerekir.; bu önermeleri-teklifleri gerçekten yapmak istiyor muyum?

Aslında istemiyorsunuz!!!!

Spor salonuna kaydolmak yerine, hafta sonu yürüyüş yapmak(hatta ara sıra yürüyüş yapmak) belki gerçek isteğiniz. Evet gerçek isteğiniz bu. Diyet yapmak yerine sevdiğiniz şeyleri rahatça yemek istiyorsunuz, aslında o kadar da kilolu da değilsiniz.. Üstelik siz zaten sağlıklı beslenen bir kişisiniz. Evet gerçekten kilolu da değilsin. Ne rejimi? Nerden çıktı o?
Ya o seyahat planına ne demeli?  Aslında oraya hiç de gitmek istemiyorsunuz. Daha öncesinden aslında plan bile yapmıştınız, bu yıl arabanıza binip, özgürce yurt içinde bir yerlere gitmek istiyordunuz. Evet gerçek isteğiniz buydu. Bu planı aylar öncesinden yapmıştınız.

Bunların farkına varınca bu düşüncelerin hepsini bir köşeye fırlatıp, kendisini kanepeye atıyor, "Ohhh rahatladım şimdi." diyorsunuz.

Bu yukarıdaki basit örneklerle anlatmaya  çalıştığım şey şu. Kendi isteklerimiz bize rahatsızlık vermez. Başkaları tarafından beynimize sokulan düşünceler bize rahatsızlık verir.

Evet yukarıdaki örnekler günlük hayatımızda karşılaştığımız çok basit örneklerdi. Siz de kendi iç dünyanıza yönelin. Daha derinlerdeki saklı kalmış size ait olmayan önerme ve teklifleri bulun, ve kendinize şunu sorun.

"Bunu gerçekten istiyor muyum?"
"Bunu gerçekten yapmalı mıyım?
"Bu gerçekten bana mı ait?"


Onları gün yüzüne çıkarın ve yukarıdaki sorulara "Hayır" yanıtını aldıklarınızı fırlatıp atın.

Daha derinlere inin.

Öfkelerinizi bulun, bunun size ait olup olmadığını sorun.
Başkasına nefretinizi bulun, bakın kim önermiş size.
Kendinizi sevmediğiniz yanlarınızı bulun, size ait mi değil mi? Yoksa biri mi önerdi size?

Çünkü size ait olan şey sizi rahatsız etmez.


Önder Güngör / Ankara / Karantina Günlükleri / Mayıs 2020


Yorumlar