Bu ayda bu kavramla tanıştık. Covid19 sınır tanımıyor. Öldürüyor. Her türlü alışkanlığımızı değiştiriyor. Bizi hasta etmekle kalmıyor. Yaşamımızı dizayn ediyor. Aslında bundan en çok etkilenen de çocuklarımız oluyor. Evin içine hapsolan çocuklarımızı, bu yetmezmiş gibi (daha bir ay öncesinden televizyonun, bilgisayarın başından kaldırıp, azarladığımız çocukları) zorla bilgisayarın ve televizyonun karşısına oturtup, eline akıllı telefon veriyoruz. Derslerinden geri kalmasın diye...
Adını duyduğumuz ama hiç kullanmak zorunda kalmadığımız programları bilgisayarlarımıza yüklüyoruz. Zoom, Google Meet
Bu uzaktan eğitimi sevmedim. Çocuklarda sevmedi zaten.
Aslında çok da uzak değiliz bu uzaktan eğitime. Yaşıtlarım aşağıdaki fotoğraflardan ne demek istediğimi anlarlar.
Tabii bu yukarıda görsellerini paylaştığım eğitimler üniversite öğrencileri içindi. Zorunlu eğitim değildi. İsteğe bağlı eğitim alanlar içindi.
Çocukların televizyon karşısındaki hallerini görünce aklıma geçen yıl okuduğum bir kitaptan bir bölüm geldi. Hemen kitaplığımdan bulup, o bölümü tekrar okudum.
Açık Derslerin Yükselişi ve Tökezleyişi
İnternette EDx' in sunduğunda benzer bedava derslere "kitlesel çevrimiçi açık ders" deniyor." Bu yeni trend, 2011 yazının sonlarında Stanford Üniversitesi' nden Sebastian Thrun ve Peter Norvig adlı iki bilgisayar bilimcinin yapay zeka giriş derslerini internet üzerinden ücretsiz vereceklerini duyurmasıyla başladı. Dersin iki hocası da Google' ın şoförsüz araba projesine liderlik etmişti; Norvig ise projenin araştırma direktörü ve en önde gelen yapay zeka ders kitabının yazarlarından biriydi. Ders duyulmasından sonraki birkaç güm içerisinde 10 binden fazla kişi yazıldı. New York Times' tan Johm Markoff o ağustos ayında konuyla ilgili baş sayfadan bir yazı yazınca, derse yazılanlar 190 ülkeden 160 bin kişiye fırladı. Sırf Litvanya' dan derse kaydolanların sayısı, Stanford' taki toplam öğrenci sayısını geçti. Yaşları 10 ile 70 arasında değişen katılımcılar, yapay zekanın temellerinin alanın en önde gelen iki isminden öğrenmek için sıraya girdiler. Daha önce aynı dersi Stanford Üniversiten' den 200 öğrenci alabiliyordu.
On haftalık ders, her biri yalnızca birkaç dakika süren bölümcüklere ayrılmıştı. Bu model, Khan Akademi' nin ortaokul ve lise öğrencileri için hazırladığı müthiş başarılı videolardan alınmıştı. Bu arada ben de dersin birkaç bölümünü tamamladım ve formatı çok hoş ve etkili buldum. Derste görsel şatafata yer verilmemişti. Thrun ve Norvig konuları bir deftere yazarak anlatıyorlardı. Her bölümün sonunda etkileşimli bir sınavcık vardı. Böylece bir sonraki derse geçmeden önce kilit kavramları anlayıp anlamadığını tartabiliyordunuz. Dersi yaklaşık 23 bin kişi tamamladı., final sınavı oldular ve Stanford'dan dersi bitirdiklerine dair belge aldılar.
Birkaç ay içinde, açık ders olgusu çevresinde yeni bir sektör filizlendi. Sebastian Thrun ücretsiz veya ucuza çevrimiçi dersler vermek için girişimci sermayderleri topladı ve Udacity adında yeni bir şirket kurdu. Dünyadaki seçkin üniversiteler bu yeni gelişmelerden pay almak için birbirleriyle yarıştılar. Yine Stnaford' tan iki profesör, Andrew Ng ve Daphne Koller, 22 milyon dolarlık kuruluş sermayesiyle Coursera' yı kurdular ve Stanford, Michigan, Pennsylvania ve Princeton üniversiteleriyle ortaklık kurdular. Harvard ve MIT, 60 milyon dolarlık yatırımla EdX' i kurdu. Coursera buna karşılık olarak aralarında John Hopkins ve California Institute of Technology de olmak üzere 12 üniversiteyi daha bünyesine kattı. 18 ay içinde dünyanın dört bir yanından yüzden fazla üniversiteyle çalışmaya başladı.
2013' ün başlarına gelindiğinde, açık ders çılgınlığı öğrencilerin kayıtları gibi patlamıştı. Çevrimiçi dersler, herkesin çok ucuza veya ücretsi olarak seçkin bir eğitim alabileceği yeni bir çağ açıyordu. Afrika' daki ve Aysa' daki yoksullar da yakında tablet bilgisayarları veya telefonlarıyla en prestijli üniversitelerin derslerine katılabilecekti. New York Times gazetesi yazarlarından Thomas Friedman, açık dersleri " internette tomurcuklanan küresel yüksek eğiitm devrimi" diye tanımladı ve "dünyanın en büyük yüksek eğiitm devrimi" diye tanımladı ve " dünyanın en büyük sorunlarını çözmek için bir milyar beyni daha devreye sokma" potansiyeli taşıdıklarını belirtti.
Fakat Pennsylvania Ünivrsitesi' nin 2013' üb sonunda yayımladığı iki çalışma, insanları bü rüyada uyandırdı. Çalışmaların birinde, Coursera' nın sunduğu derslere kaydolan bir milyon kişiden çok azının aktif olduğu, dersl başladıktan sonraki 1-2 hafta içinde katılımın çarpıcı biçimde düştüğü ve çok az kullanıcının sonuna kadar dersi takip ettiği belirtiliyordu. Derslete yazılanların yarısı, daha ilk dersi bile izlemiyordu. Dersi tamamlama oranları %2 ila 14 arasındaydı. Ayrıca bu derslerden çok fayda göreceği düşünülen fakir ve eğitimsiz öğrenciler derslere o kadar ilgi göstermemişti. Derslere yazılanların %80' i zaten üniversite diploması olan insanlardı.
Udacitiy ile San Jose Üniversitesi arasında bolca reklamı yapılan ortaklık da beklentilerin altında kalmıştı....
Robotların Yükselişi / Martin Ford
Elbette ki yukarıda anlatılanlar şu andaki durumumuzdan farklı. Çocuklarımız temel eğitim görüyorlar.
Durum böyle olmakla birlikte ileriki dönemlerde bu tür eğitimlerin farklı bir şekilde yeniden denenerek insanlar tarafından kabul görecek bir formatta yaygınlaştırılacağı düşüncesine sahibim. Öyle ya da böyle uzaktan eğitimlere alışmaya başlasak iyi olur. Çünkü gelecek böyle olacak.
Gelelim çocuklarımızın şu anda maruz kaldıkları uzaktan eğitimlere. Sınıf öğretmeni ve öğrenciler ekrandan birbirlerini görüyorlar. Dersler bazen iki farklı grupla farklı zamanlarda yapılıyor. Daha interaktif bir eğitim. Soru cevap formatı halen daha devam ediyor. Üstelik en kısa zamanda tekrar sınıflarda bir araya gelme beklentisi var. Ancak şu anda yapılan bu eğitimlerin, kendimce eksik ve hatalı bulduğum yönleri var. İnsanlar alışkanlıklarından zor vazgeçerler. Hatta alışkanlıkları konusunda tutucudurlar. Çocuklar da öyle. Alışkanlıklar çok önemlidir. O yüzden yıllarca tahtada ve tebeşirle yazılanları okumaya çalışan ilkokul öğrencilerine birden slaytla ders anlatma fikri hızlı bir şekilde kabul görecek bir davranış değildir. Belki doğru bir yöntemdir ama alışık olunan bir yöntem değildir. Öğrenci kendisini dersin içine sokamamaktadır. Slaytlarla ders anlatmak öğrenci tarafından reddedilecektir. O yüzden bu dönemde daha geleneksel olmak gereklidir. Çünkü çocuğun alıştığı ders şekli bu değildir. En azından şu an için biraz daha sınıf ortamına benzer anlatımlar daha kabul görecektir. Tahta kullanılarak. Sınıf ortamında video konferans yapılarak.
Adını duyduğumuz ama hiç kullanmak zorunda kalmadığımız programları bilgisayarlarımıza yüklüyoruz. Zoom, Google Meet
Bu uzaktan eğitimi sevmedim. Çocuklarda sevmedi zaten.
Aslında çok da uzak değiliz bu uzaktan eğitime. Yaşıtlarım aşağıdaki fotoğraflardan ne demek istediğimi anlarlar.
Tabii bu yukarıda görsellerini paylaştığım eğitimler üniversite öğrencileri içindi. Zorunlu eğitim değildi. İsteğe bağlı eğitim alanlar içindi.
Çocukların televizyon karşısındaki hallerini görünce aklıma geçen yıl okuduğum bir kitaptan bir bölüm geldi. Hemen kitaplığımdan bulup, o bölümü tekrar okudum.
Açık Derslerin Yükselişi ve Tökezleyişi
İnternette EDx' in sunduğunda benzer bedava derslere "kitlesel çevrimiçi açık ders" deniyor." Bu yeni trend, 2011 yazının sonlarında Stanford Üniversitesi' nden Sebastian Thrun ve Peter Norvig adlı iki bilgisayar bilimcinin yapay zeka giriş derslerini internet üzerinden ücretsiz vereceklerini duyurmasıyla başladı. Dersin iki hocası da Google' ın şoförsüz araba projesine liderlik etmişti; Norvig ise projenin araştırma direktörü ve en önde gelen yapay zeka ders kitabının yazarlarından biriydi. Ders duyulmasından sonraki birkaç güm içerisinde 10 binden fazla kişi yazıldı. New York Times' tan Johm Markoff o ağustos ayında konuyla ilgili baş sayfadan bir yazı yazınca, derse yazılanlar 190 ülkeden 160 bin kişiye fırladı. Sırf Litvanya' dan derse kaydolanların sayısı, Stanford' taki toplam öğrenci sayısını geçti. Yaşları 10 ile 70 arasında değişen katılımcılar, yapay zekanın temellerinin alanın en önde gelen iki isminden öğrenmek için sıraya girdiler. Daha önce aynı dersi Stanford Üniversiten' den 200 öğrenci alabiliyordu.
On haftalık ders, her biri yalnızca birkaç dakika süren bölümcüklere ayrılmıştı. Bu model, Khan Akademi' nin ortaokul ve lise öğrencileri için hazırladığı müthiş başarılı videolardan alınmıştı. Bu arada ben de dersin birkaç bölümünü tamamladım ve formatı çok hoş ve etkili buldum. Derste görsel şatafata yer verilmemişti. Thrun ve Norvig konuları bir deftere yazarak anlatıyorlardı. Her bölümün sonunda etkileşimli bir sınavcık vardı. Böylece bir sonraki derse geçmeden önce kilit kavramları anlayıp anlamadığını tartabiliyordunuz. Dersi yaklaşık 23 bin kişi tamamladı., final sınavı oldular ve Stanford'dan dersi bitirdiklerine dair belge aldılar.
Birkaç ay içinde, açık ders olgusu çevresinde yeni bir sektör filizlendi. Sebastian Thrun ücretsiz veya ucuza çevrimiçi dersler vermek için girişimci sermayderleri topladı ve Udacity adında yeni bir şirket kurdu. Dünyadaki seçkin üniversiteler bu yeni gelişmelerden pay almak için birbirleriyle yarıştılar. Yine Stnaford' tan iki profesör, Andrew Ng ve Daphne Koller, 22 milyon dolarlık kuruluş sermayesiyle Coursera' yı kurdular ve Stanford, Michigan, Pennsylvania ve Princeton üniversiteleriyle ortaklık kurdular. Harvard ve MIT, 60 milyon dolarlık yatırımla EdX' i kurdu. Coursera buna karşılık olarak aralarında John Hopkins ve California Institute of Technology de olmak üzere 12 üniversiteyi daha bünyesine kattı. 18 ay içinde dünyanın dört bir yanından yüzden fazla üniversiteyle çalışmaya başladı.
2013' ün başlarına gelindiğinde, açık ders çılgınlığı öğrencilerin kayıtları gibi patlamıştı. Çevrimiçi dersler, herkesin çok ucuza veya ücretsi olarak seçkin bir eğitim alabileceği yeni bir çağ açıyordu. Afrika' daki ve Aysa' daki yoksullar da yakında tablet bilgisayarları veya telefonlarıyla en prestijli üniversitelerin derslerine katılabilecekti. New York Times gazetesi yazarlarından Thomas Friedman, açık dersleri " internette tomurcuklanan küresel yüksek eğiitm devrimi" diye tanımladı ve "dünyanın en büyük yüksek eğiitm devrimi" diye tanımladı ve " dünyanın en büyük sorunlarını çözmek için bir milyar beyni daha devreye sokma" potansiyeli taşıdıklarını belirtti.
Fakat Pennsylvania Ünivrsitesi' nin 2013' üb sonunda yayımladığı iki çalışma, insanları bü rüyada uyandırdı. Çalışmaların birinde, Coursera' nın sunduğu derslere kaydolan bir milyon kişiden çok azının aktif olduğu, dersl başladıktan sonraki 1-2 hafta içinde katılımın çarpıcı biçimde düştüğü ve çok az kullanıcının sonuna kadar dersi takip ettiği belirtiliyordu. Derslete yazılanların yarısı, daha ilk dersi bile izlemiyordu. Dersi tamamlama oranları %2 ila 14 arasındaydı. Ayrıca bu derslerden çok fayda göreceği düşünülen fakir ve eğitimsiz öğrenciler derslere o kadar ilgi göstermemişti. Derslere yazılanların %80' i zaten üniversite diploması olan insanlardı.
Udacitiy ile San Jose Üniversitesi arasında bolca reklamı yapılan ortaklık da beklentilerin altında kalmıştı....
Robotların Yükselişi / Martin Ford
Elbette ki yukarıda anlatılanlar şu andaki durumumuzdan farklı. Çocuklarımız temel eğitim görüyorlar.
Durum böyle olmakla birlikte ileriki dönemlerde bu tür eğitimlerin farklı bir şekilde yeniden denenerek insanlar tarafından kabul görecek bir formatta yaygınlaştırılacağı düşüncesine sahibim. Öyle ya da böyle uzaktan eğitimlere alışmaya başlasak iyi olur. Çünkü gelecek böyle olacak.
Gelelim çocuklarımızın şu anda maruz kaldıkları uzaktan eğitimlere. Sınıf öğretmeni ve öğrenciler ekrandan birbirlerini görüyorlar. Dersler bazen iki farklı grupla farklı zamanlarda yapılıyor. Daha interaktif bir eğitim. Soru cevap formatı halen daha devam ediyor. Üstelik en kısa zamanda tekrar sınıflarda bir araya gelme beklentisi var. Ancak şu anda yapılan bu eğitimlerin, kendimce eksik ve hatalı bulduğum yönleri var. İnsanlar alışkanlıklarından zor vazgeçerler. Hatta alışkanlıkları konusunda tutucudurlar. Çocuklar da öyle. Alışkanlıklar çok önemlidir. O yüzden yıllarca tahtada ve tebeşirle yazılanları okumaya çalışan ilkokul öğrencilerine birden slaytla ders anlatma fikri hızlı bir şekilde kabul görecek bir davranış değildir. Belki doğru bir yöntemdir ama alışık olunan bir yöntem değildir. Öğrenci kendisini dersin içine sokamamaktadır. Slaytlarla ders anlatmak öğrenci tarafından reddedilecektir. O yüzden bu dönemde daha geleneksel olmak gereklidir. Çünkü çocuğun alıştığı ders şekli bu değildir. En azından şu an için biraz daha sınıf ortamına benzer anlatımlar daha kabul görecektir. Tahta kullanılarak. Sınıf ortamında video konferans yapılarak.
Kalın sağlıcakla.
Önder Güngör/ Ankara 2020
Yorumlar
Yorum Gönder