Okur yazarlığı hep tartışırız değil mi?
Aslında yazarlık kısmı hiç yok, okur kısmı ise şüphelidir bizde.
Önce "yazar"lık için bir iki söz söyleyeyim.
Bloglar biraz olsun yazarlık hevesi olanlarımızın deneyim alanı oldu. Günlük tuttuk, gezilerimizi yazdık, yemek tariflerimizi paylaştık, öyle ya da böyle, bir şeyler yazdık. Hatta bazılarımız bu deneyimini daha ileri mecralara bile taşıdı. Kitap yazdı.
Yazmak güzeldir.
Okur yazarlığın "okur" kısmına geri dönelim. Çünkü...
Son günlerde "okur" kavramı da tartışılır oldu. Kaliteli okur, nitelikli okur, sıradan okur gibi tanımlamalar yapılmaya başlandı.
Ben de bu tartışmanın içinde kendime sordum. Nasıl bir "okur" 'um diye..
Bizde adettir bir olayı anlatmaya evveli zamanından başlarız.
İlkokuldayken Kemalettin Tuğcu okuyacaksın dediler. Okudum. Okumaktan nefret ettim. Hayat hep bu kadar mı acıklı olur. Ömer, arkadaşları sokakta oynarken, evde pencere kenarından hep arkadaşlarına mı bakar?
Ortaokul ve Lise yıllarımda klasikleri okuyacaksın dediler. Çok ağır geldi be. Bence o yaş için hiç uygun değildi. Yine okumaktan nefret ettim.
Üniversite yıllarımda ise istediğimi okudum. İşte o zaman istenileni değil istediğimi okuduğum için okur oldum. Okumayı sevmiştim ama geç kalmıştım.
Şimdilerde ise hem istenileni hem de istediğimi okuyorum. Orta karar bir yoldayım yani...
Geçenlerde Stephen Hawking' in bir kitabı elime geçti. "Ceviz Kabuğundaki Evren"
Önsözü' nden bir alıntı yaptım aşağıya, okuyun sonra söyleyeceklerim var.
Önder Güngör
Aslında yazarlık kısmı hiç yok, okur kısmı ise şüphelidir bizde.
Önce "yazar"lık için bir iki söz söyleyeyim.
Bloglar biraz olsun yazarlık hevesi olanlarımızın deneyim alanı oldu. Günlük tuttuk, gezilerimizi yazdık, yemek tariflerimizi paylaştık, öyle ya da böyle, bir şeyler yazdık. Hatta bazılarımız bu deneyimini daha ileri mecralara bile taşıdı. Kitap yazdı.
Yazmak güzeldir.
Okumak bize ne yapıyorsa yazmak daha fazlasını yapar.Yazmak deyince herkes yazar olmaktan, şair olmaktan, kitaplar, romanlar yazmaktan bahsettiğimi düşünmesin.
İnsan önce kendisi için yazmalı.Okumak ise işin en kolayı...Var olanı almak.
Okur yazarlığın "okur" kısmına geri dönelim. Çünkü...
Son günlerde "okur" kavramı da tartışılır oldu. Kaliteli okur, nitelikli okur, sıradan okur gibi tanımlamalar yapılmaya başlandı.
Ben de bu tartışmanın içinde kendime sordum. Nasıl bir "okur" 'um diye..
Bizde adettir bir olayı anlatmaya evveli zamanından başlarız.
İlkokuldayken Kemalettin Tuğcu okuyacaksın dediler. Okudum. Okumaktan nefret ettim. Hayat hep bu kadar mı acıklı olur. Ömer, arkadaşları sokakta oynarken, evde pencere kenarından hep arkadaşlarına mı bakar?
Ortaokul ve Lise yıllarımda klasikleri okuyacaksın dediler. Çok ağır geldi be. Bence o yaş için hiç uygun değildi. Yine okumaktan nefret ettim.
Üniversite yıllarımda ise istediğimi okudum. İşte o zaman istenileni değil istediğimi okuduğum için okur oldum. Okumayı sevmiştim ama geç kalmıştım.
Şimdilerde ise hem istenileni hem de istediğimi okuyorum. Orta karar bir yoldayım yani...
Geçenlerde Stephen Hawking' in bir kitabı elime geçti. "Ceviz Kabuğundaki Evren"
Önsözü' nden bir alıntı yaptım aşağıya, okuyun sonra söyleyeceklerim var.
"Zamanın Kısa Tarihi (A Brief History Of Time) adlı popüler kitabımın böyle bir başarı kazanmasını beklemiyordum. Kitabım Londra "Sunday Times" gazetesinin en iyi satan kitaplar listesinde dört yıldan fazla kaldı, şimdiye kadar hiç bir kitap bu listede bu kadar uzun bir süre kalmamıştı,üstelik bu durum, kolay anlaşılmayan, bilimsel bir kitap için oldukça dikkat çekiciydi. İnsanlar, bunun ardından, ne zaman bir devam kitabı yazacağım sorup durdu."İngiltere' deki arkadaşlara bak. Bilimsel içerikli bir kitabı dört yıl en iyi satanlar listesinden indirmemişler. Alıp alıp okumuşlar. Vay be. Bu önsözü okuduktan sonra, "okur"luk kavramı üzerine daha fazla birşey söylenemez herhalde. Söyleyeceklerim var dedim ya, yuttum gitti.
Stephen Hawking
Önder Güngör
Yorumlar
Yorum Gönder